Bana sorarsanız bu işin suyu çıktı. Her tarafta “Huzur Sokağı” satılıyor. Neden? Dizisi var ve dizi çok tutulmuş, çünkü başörtülü kahramanlar var, ne âlâ… Hâlâ Şule Yüksel Şenler’in bu diziye nasıl izin verdiğini anlamış değilim ya, o da ayrı bir mevzu. Mahremiyet falan yok. maksat sermayenin televizyonları yağmalanacak yeni bir alan bulsun. Bazan 12 Eylül öncesinin solcuları, bazen 70’lerin dindarları… Ne güzel, her zaman patronlar kazanır. Bir onunun hikâyesini anlatır, bir bunun… Reytingler tavana zıplar. Hepsinde aynı tema: İşte bu güzel günler geçti, bir zamanlar ideolojik tipler vardı, ne kadar da safmışlar! Yani ki bu neoliberalizm muhabbetini anlamayanlar için bu bahsettiğim can sıkıcı mevzular da tam örnek yani. Yağmalanmadık hiçbir şey kalmasın! “Huzur Sokağı” yağmalanıyor, dönemin iyi kötü İslami hassasiyetleri yağmalanıyor ve egemen paradigma doğrultusunda dönüştürülüyor. Şimdi de “Uzun Hikâye” var sırada.
Aslında heyecanla bekliyordum filmini seyretmeyi ama işte yukarıdaki fotoğrafta bizim Mustafa Kıyak’ın elinde tuttuğu “Uzun Hikâye”nin kapağı iyi kötü sosyal adaletçi olan Mustafa Kutlu’nun karizmasına halel getirmiş bence. Şimdi olmadı yani… Koskoca Kutlu’nun kitabı da reytingin, çok satma arzusunun kurbanı mı olmuş! Kapağa, tut filim oyuncularını koy. Biz “Uzun Hikâye”yi onlar olmadan sevmiştik dostlar!