Son zamanlarda daha çok izler oldum bana yabancı bir dünyada yasayan insanları. Bazen, evet bazen unutuyorum başkalarından farklı yaşadığımı, herkes gibiyim sanıyorum ama sık sık aklımdadır onlar gibi olmadığım. Hayatımın en büyük parçası olan kâğıt ve karton yığınları üzerinde düşündüm bu “onlar ve biz” ayrımını… Bu ayrım ne zaman başladı, bu süregelen ve bana da aktarılan, benden sonraki nesillere de aktarılacak olan “onlar ve bizim gibiler” ayrımı…
Zaman geçip yaşım büyüdükçe aslında kâğıt toplarken ne kadar çok düşündüğümü fark ediyorum ve düşünürken zamanın akışını ve etrafımdaki hayatın yanımdan hızla geçişini anlamadığımı… Tıpkı ben yanlarından geçerken beni görmeyen insanlar gibi benim de o insanların farkına varmadan yanlarından geçip gittiğimi, gözümün sadece kâğıtları görmek istediğini anladım, tıpkı diğer insanların da beni görmediği, görmek istemediği gibi!
Bu durumda diğer insanlar beni görmek istemedikleri için mi ben okula gitmiyorum? Bugün sokak sokak gezerken bütün gün bunu ve yaz mevsiminde kâğıt toplamayı daha çok sevdiğimi düşündüm. Bu arada, hani okul zorunlu idi, hani bebeklik aşıları gerekliydi, hani kimlikleri yenilemek gerekiyordu ve maske takmayana ceza vardı! Hani, hani, hani… Bir sürü “hani” geçiyor gözümün önünden. Benim gibileri, yani bizi görmek istemedikleri için mi bu zorunluluklar bize uygulanmıyor ve diğer insanların içinde yaşadığı daimi koşuşturmaca panik ve yetişme korkusu içinde çırpındıkları sisteme ait gibi hissetmiyorum kendimi. Ama bir sistem varsa ben en altta olmalıyım, bu sistemde sadece kâğıtlar ve kartonlarla ilgilenen, üstü başı kirli, yırtık bir çocuk…
Bütün zorunlulukların dışında kalan kâğıt toplayıcısı çocuk olarak ben kendimi diğerlerinden daha özgür hissediyorum. Şimdi ben bütün bunları tek seferde tekrar düşündüm, hızlıca kafamdan geçti düşündüklerim, yaşadıklarım… Hepsini oldukça pahalı olduğunu tahmin ettiğim beyaz bir arabanın önünde kanlar içinde yatarken düşünüyorum. Kendime birkaç soru daha soruyorum: Yaşasaydım, hayatımı nasıl tamamlayacaktım, bu atık kâğıtların kilosu birkaç lirayı geçecek miydi, yazın süs havuzuna girebilecek miydim ve diğer insanlardan birinin çocuğu olsam şimdi bile beni sadece uzaktan mı izlerlerdi bu insanlar? Yoksa koşan olacak mıydı yanıma, havaya kaldırdığım kanlı elimi tutan olacak mıydı, şimdi daha mı özgürüm?
Bilemiyorum!
…
İlk bölümü okumak için: https://www.tasfiyedergisi.net/daha-yedi-yasima-basmadan-seyda-koymen-bostanci/