Sevgili yazar Ahmet Örs’ün “Halkalarda Duranlara” (Tasfiye Kitaplığı) şiir kitabı kargodan eve geleli üç gün oldu. İçindekiler içimdekilere eş sürprizler doğursun diye naylon paketi açmaya kıyamayıp beklettim. Ne de olsa Ramazan ayı içerisindeydik merakı da dizginlemek lazımdı. “Üç gün yeter” dedim, küslükler bile üç günü aşmaması gerekir. Sıkı paketlenmiş kitabın mahfazasını zorlukla aştım, beklediğim sürprize ulaştım. Kitap kapakları öncekiler gibi şahane! İlk sürprizi kitabın kapak kapısından içeriye girdiğimde yaşadım. Şiirler sanki “beni öyle değil böyle oku!” der gibi yatay sıralanmıştı. Belli ki kitabın şairi okuma tutumumuzu değiştirmeye yönelik bir devinim oluşturmaya çalışmış, dedim içimden. İçimden geçeni kitaptaki en son şiir bile işitmiş olmalı ki “onaylandın” hissini hissetmekte gecikmedim. Başladım okumaya. Duraksadığım yerlerde durdum, arkaya yaslandım. Okuyucunun kalbini kafasıyla uzlaştırmaya yatkın şiirlerdi okuduklarım. Bir başka tabirle akleden kalbe ait dizelerin ortak bir çağrıya kulak verip meydanlarda toplanması gibiydi. Onlara ne koltuk gerdim ne de kolluk gücüne teslim ettim, öpüp başımın üstüne koydum. İyi ki o an önümde kâğıt ve kalem vardı. Bu şiirler dişle değil dille yazılmıştı. Dil hem konuşma aracı hem de dedemin dilinde “gönül” demekti. Bunun bir bedeli ve kirası olmalıydı şu mübarek ayda. Yani “dil kirası”. İşte “Halkalarda Duranlara” Ahmet Örs’ün şiirlerinden dil kirası sadedinden mısralar:
“Hâlbuki o meşum okullar bitmeye ayarlıdır.” (Fatih’te Bir Akşamüstü)
“Beton ormanlar yükseliyor kıyılardan adaların yalnızlığına.” (Yanlış Kış)
“En çoğu prekarya diyelim, proleter koltuk azalmış otobüste” (Boşluklara İlerleyelim)
“Sökülüp duruyordu zaman.” (Kerpiç Betona Çarpanda)
“O zamanlar sigarasızlık bilinci yoktu, bilirsiniz elbet tefsir dersleri dumanlı olurdu.” (Halkalarda Duranlara)
“Dört ayaklı minarede kurşun bende memleket yarası.” (Üçüncü Sürgün)
“Maçtan gol sesi gelmiyor.” (Akşam Oldu Herkes Evine Dönüyor)
“hani dindarız beş vakit namazda kesintisiz.” (Dört Yüz)
“şarkıdır bu ağlayan öfke vitrinlere nazar eden isyan ışıltılara.” (Metropolde Karanlık Kirli Suretler)
“Uzun bir gece oluyor, beni yalnızlığıma bırak.” (Halep Şam Musul Kobani Bağdat)
“Analarımız dilimiz sevdamız ne büyük alışverişlerde yiten şiirimiz.” (Geçip Giderken Söylenmiştir)
“nihayet/ayın otuz ikisi.” (Tarihi Otuz İki Aralık Grevi)
“yürürken sesler birikiyor diline.” (Yorgun Yoldaşların Yılmaz Savaşçısı)
“Başını aç / Ülkeni koru!” (Rejim Tehlikede)
“Okul da yalan mıdır amca / Okul da yalandır evlat okul da yalandır.” (Okul İçin Üç Şiir)
“Otobüs kalkıyor / Durak kayboluyor / Sonsuz karanlık.” (Hayat Şiir)
“ağır yaralı caddeler / bir kurşun gibi saplanıyor.” (Bağdat’ta İşgal)
“duymadık ne dediniz / yoksa akredite / değil misiniz.” (Kuyu Boru Soru)
“Ne güzel şubatlara eylüllere nisanlara / Nekbelere boyun eğmeyen kalbimiz.” (Güzeller Güzeli)
“aldatılmış çocukluğumuzdur boş bakışlar.” (Aldatılmış Çocukluk)
“cepten yiyen şair cebini tüketen şair.” ( Cepten Yiyen Şair)
“sen olmasaydın arkadaşım bir partiden aday olacaktı.” (Sen Olmasaydın Çekip Gidecektik)
“küfre bozgun veren bir fırtına / aramıza hoş geldin” (Secde Eden)
“her gün yatağını derinleştiren sözlerim.” (Çoğalan)
“Uzun yoldan geliyorsun / Kelimeler salıyorsun üzerimize.” (Çağıran)
“bir bülbül ailesine yuvalık eden fundalığın.” (Hacı Murat’ın Ölümü)
“Bak işte yine dumanlandı Bağdat’ın semaları” (Ayrılma Sakın)
“Örsün üstüne koyunca kendini insan / Kızgın bir demir külçe olmalı mutlaka.” (Örsün Üzerinde Bir Kızgın Demir)
“bir pankart gibi duran her gün yüreğimde.” (Guantanamo)
“çetin bir kışa hazırlanıyor yüreklerimiz.” (Güz Geldi)
“Kelimeler istersin yitmeyen / istersin kendi anlamıyla” (Gelmeyen)
“Ben sizi umudun, isyanın bayrağı kıldım kızım” (Ben Sizi Kudüs’ün Özgürlüğüne Adadım)
“ellerimde Ortadoğu coğrafyası.” (Son Cümlesi Bildirinin)
“bütün nehirlerden coşkun gözlerinle / yüreğime akıyorsun kanayan yaralarımdan” (Bırakma)
“Talan edilmiş bir ülkedir yaşadığım.” (Afrika Ateşi)
“bir yalnızlıktır büyüyen / sen bana ses vermeyince” (Versene Elini)
“direnen yüreklere mescid-i aksâlar kurayım.” (Kudüsüncü)
“Sana uzak diyarlardan sesler göndereceğim.” (Seslenen)
“Yüzüm hatırında mı?” (Kahrını Benden Esirgeme)
“gezdir kelimelerini, ustasın.” (Öfkelenmesen de)
“yine sana geldik / sarman için bir tarafımızı” (Anne)
(14.04.2022, Milli Gazete)