Edebiyatın başlı başına devrimci bir gücü var mıdır, edebiyat kendinden menkul bir sürükleyicilik oluşturabilir mi, gibi sorulara verilecek cevaplar tartışmaya açık olmakla birlikte bana göre edebiyat ancak paralel bir güç olabilir, etkili bir paralel güç.
Edebiyatın devrimci süreçlere sağladığı motivasyon hesap edilemez, ölçülemez ancak edebiyatın etkisi paralelleştiği güç(ler)le alakalıdır.
Edebiyatın toplumsal muhalefeti besleyen ya da toplumsal muhalefetten beslenen tarafları vardır. Bu birbirini besleyen süreçleri bıçak keskinliği ile ayırmak mümkün değildir. İdeolojilerin öldürüldüğü bir çağda edebiyat devrimci işlevini elbette büyük oranda yitirmiştir. Edebi eserlerin yeni yapısal arayışlarla yaşam savaşı vermeye çalıştığı bir çağda devrimci karakteri içkin olmaları zordur. İdeolojilerden beslenen, karşıt ideolojilerle savaşarak büyüyen edebiyatın uygun koşullardan yoksun olduğu günümüzde direnebilmesi tabi ki kolay olmayacaktır.
İslamcı edebiyatın genel tartışmalardan daha özel alana inilerek yapılacak değerlendirmesi de yukarıdaki tablodan azade değildir. Bugün postmodern süreçlere fazlaca mahkûm olan İslamcı edebiyat, önemli arayışları içinde barındırsa da bir sefalet manzarası çiziyor. Bu sefalet manzarasının genel İslamcı siyasetten uzak değerlendirilmemesi gerekiyor.
Siyasal iddialarından büyük ölçüde uzaklaşmış, toplumsal bir direniş ve dönüşüm idealini yitirmiş İslami çevrelerin muhalif bir edebiyat hattı oluşturabilmeleri imkânsızdır. Bu durumda yapılacak olan şey iki tarafı birlikte ayağa kaldırmaktır. Gönüllüler için büyük mücadele alanı… Yükseltilecek siyasal dil ve o dili edebiyatla zenginleştirmek, mücadelenin motivasyonunu yeniden, yeniden üretmek…
Bugün İslamcı edebiyatın temel meselesi nedir, diye sorsak acaba irfan mıdır, direniş midir, emek sömürüsü müdür, Kürt sorunu mudur, içsel yolculuklar mıdır, siyasal direnişler midir, grevler ya da boykotlarla yükseltilen sosyal mücadeleler midir yahut bunların birkaçını birden kapsayan alanlar mıdır? Nedir İslamcı edebiyatın temel meselesi, İslamcı edebiyat kendine neyi temel alıyor?
Küresel konjonktürden beslenen Ilımlı iktidar süreçleriyle paralelleşen İslamcı söylem edebiyat alanına nasıl uzanıyor? Yeni yaşam tarzları kendilerini İslamcıların şiirinde, öyküsünde nasıl konumlandırıyor? Siyasallaşabilip 28 Şubat badiresinden sonra geri çekilen İslamcı söylem edebiyat üzerinden nasıl dillendiriliyor? Türkiye ya da dünyada farklı ideolojik edebi birikimler İslamcı edebiyatın siyasal rengine nasıl etki ediyor? Halkın acıları İslamcı edebiyatta nasıl ve ne kadar bir karşılık buluyor?
Her zaman sorular sorulacaktır, sorulmalıdır. Sorulmayan her soru körleşmeye doğru sürüklenmektir. Özgür Yazarlar Birliği’nin yaptığı “Edebiyatta Sosyal Adalet Sempozyumu” bu sorulara verilebilecek cevap arayışlarından biri olmayı amaçladı. Belki edebiyattan siyasete ya da siyasetten edebiyata devşirilebilecek yeni sesler bulunabilir ümidi ile…