Kendi gücüne dayanarak Ortadoğu’daki dönüşümü tamamlayamayacak olan Amerika, zihinsel egemenliğini pekiştirmek için yanına gönüllü ya da gönülsüz sivil, düşünce temelli ortaklar alıyor.
Büyük Şeytan, utanmaz bir arsızlıkla Müslümanların zihinlerini yeniden inşa etmeyi amaçlayan bir açılımı uygulamaya koyabiliyor. İşbirlikçi yönetimlerin kendi inanç evrenlerini çoktan tahrip ettiği talihsiz Ortadoğu ülkeleri de konumlarının pek tabii sonucu olarak bu proje içerisinde yer alarak tarihin utanç sayfalarından birini daha yazmış oluyorlar. Kültür ve inancı her türlü imkân vasıtasıyla yok etmeyi hedefleyen bir proje bu. Müslüman toplumların üzerine oturdukları her anlayışı tümden sarsan, anlamsızlaştıran, yerine batının ahlaksız yargılarını ikâme etmeye çalışan bir proje. Silahlı işgâlin tüm korkunçluğuna rağmen yanında daha zararsız kaldığı alçakça bir saldırıyla karşı karşıyayız.
Başta bizim ülkemizden başlayarak örgütlü sivil kuruluşlar bu proje içerisinde etkin kılınmaya çalışılıyor. Onların hazır potansiyellerinden yararlanılmak isteniyor. Birtakım sivil kuruluşlar da böyle bir vazifeye çoktan gönüllüymüşlercesine balıklama bu çalışmaların içine dalıyorlar. Gerçekten acınacak gelişmelere şahitlik etmekteyiz. Emperyalizmin azgın iktidarının gerçek yüzünü göremeyen, işgal ve sömürünün farklı veçhelerini tanıyamayan bir basiretsizlikle kendi medeniyetinin temellerini kökten sarsan böyle bir projede etkin roller üstlenmek hangi inanışla bağdaşabilir? Bu çalışmaların neresinde sivillik öne çıkıyor olabilir? Açık bir işgâlin zihinsel boyutunda “sivil” ifadeli tanımlamaların ne ehemmiyeti vardır? Neredeyse bütün dünyanın kendilerinden iğrendiği ABD ve dostlarına hizmetkârlık yapmak hangi vicdanda karşılık bulabilir?
Küresel sömürü ve işgâlin en korkuncunun yaşandığı İslam dünyasındaki düşünsel kısırlık bu kirli ilişkilere uygun vasatlar oluşturuyor. Bağlısı olduklarını iddia ettikleri İslam’ın duruşunu, dünyaya bakışını kavrayamayan oluşumlar İslam halklarının geleceğini karartıyor. Kur’an’ı gereği gibi kavrayamayan kişi ve oluşumların Müslüman toplumlar adına kafirlerle pazarlıklar yapmaları, onlar adına çeşitli alanlarda faaliyetlerde bulunmaları büyük bir utanç tablosudur.
Eğitim sistemleri, inançları, sosyal ilişkileri baştan sona yeniden oluşturulmaya çalışılan İslam dünyasındaki örgütlü cemaatler, sivil toplum kuruluşları bu ahlâksız emperyalist saldırılara direnmek yerine bir şekilde bu projelerde yer alabilme aymazlığına düşmüş oldular. Yetiştirmeye çalıştıkları insanları bu proje içinde kullanmaları kadar talihsiz bir sonuç olamaz. Düşünsel temelleri itibariyle yaşadıkları zayıflıklar maalesef bu sonucu ortaya çıkarıverdi.
Ortadoğu’yu, dolayısıyla İslam’ı ve İslam dünyasını şekillendirmeye çalışan projelerin şeytandan başka yardımcısı olmamalıdır. Dolaylı veya doğrudan bu proje içerisinde yer almak ödenmesi imkânsız bir vebale ortak olmaktır. Ortadoğu’yla beraber her türlü sömürünün pençesinde kıvranan coğrafyalar için onurlu duruşlar yerine zilleti tercih etmek hiçbir zaman affedilmeyecek bir tercih olacaktır.
Sivil örgütlenmelerin yapacakları şey bu çirkin işgâle karşı çıkmak, bağlılarını emperyalizmin türlü oyunlarına karşı uyarmaktır. Bu da ancak sağlıklı bir inanışın hayatı kuşatan düşünsel tavrıyla mümkün olabilir.
(Tasfiye Dergisi -5)