Kitapta anlatılan ve insanın otorite karşısındaki durumu, otoriteye karşı olan zaafı ve çoğunluğun doğrularına uyma eğilimi üzerine 1960 ve 70’li yıllarda yapılmış olan psikoloji deneylerini anlatarak birey-otorite ve toplum-birey ilişkileri üzerinde durdu. İnsanların otoriteye güvenen, onun buyruklarını sorgulamadan ya da etik bir eleştiriye tabi tutmadan kabul etme eğiliminde olduklarını söyleyen Ufuk AKTAŞLI, öte yandan çoğunluğun düşüncesini kabul etme konformizminin de insan doğasına ait bir özellik olduğunu belirtti. Bu deney sonuçlarının toplumsal hayata uygulanması üzerine gerek kitaptan gerekse de kendi örneklerinden hareketle bilgiler verdi. Kuran’da peygamberlerin mesajlarına “Biz atalarımızın dininden vazgeçmeyiz” şeklinde cevap veren inkârcıların da insan doğasında bulunan riske girmeyip çoğunluğun doğrularını kabul etme psikolojisiyle açıklanabileceğini belirten AKTAŞLI, bu durumun çoğunluğun mutlaklaştırıldığı demokratik kültürlerde daha da fazla görülen bir davranış olduğunu söyledi.
Kitabın, eğitimin bir endoktrinasyon aracı olarak kullanılmasıyla ilgili bölümlerine “Ulus devletin başarısının altında yatan en önemli araç zorunlu eğitimdir.” diye başlayan AKTAŞLI ulus devletlerin totaliter ve tek tipleştirici yapısını ve eğitim sisteminin bu tek tipleştirmeye nasıl hizmet ettiğini kitaptaki analizlerden hareketle açıkladı. Eğitimde kullanılan yöntemlerin, oluşturulan lider kültünün, devleti ve ulusu kutsallaştıran anlatıların ve bilhassa tarih kitaplarının nasıl bir insan zihni oluşturabileceğini üzerinde durdu. Türkiye’de seçmen profili araştırmalarında CHP’ye eğitim düzeyi yüksek kişilerin oy verdiği, eğitim düzeyi düşük kesimlerinse daha çok muhafazakâr partilere oy verdiği sonucunun bu durumla açıklanabileceğini söyleyerek eğitim düzeyi yüksek olan bir insanın endoktrinasyon sürecine daha fazla maruz kaldığı, daha fazla endoktrine edildiği ve resmi ideolojinin değerlerini daha fazla benimsediğini söyledi. Kitapta yazarın söylediği “Devletin kuklası olmaktan çıkmak özgürlüğün temel şartıdır.” ifadesinin bir anlamda kitabın ana fikrini oluşturduğunu dile getirdi.