Bir Eser Üzerinden Kitap Okuma Serüvenime Dâir, V – Sait Alioğlu

Ortaokulun sonlarına doğru adım attığımız sol-sosyalist düşünce çevresinden 12 Eylülün ilerleyen ama kasvetinin bir türlü gitmeyip üzerimizde kaldığı bir zaman diliminde ayrılıp İslam çizgisine vâsıl olduğumuzda, “kısmetimiz kadarıyla” birçok kitabı okuma imkânımız olmuştu.

Şunu baştan belirtelim ki, muhafazakâr bir aile ortamında yaşadığım ve büyüdüğüm hâlde, dönemin dinî anlayışına uygun olmasına rağmen milliyetçi, mukaddesatçı ve muhafazakâr hiçbir yazarın bir tek kitabını dahî okumadım.

Daha doğrusu, ilkokul müfredatında bizlere sunulan kitaplar dışında pek bir kitabım olmamıştı! Bir de babamın elde bulundurup da merak cihetinden okumaya çalıştığım ama okurken de çok mu çok zorlandığım bir, iki “ağır kitap” dışında okumaya çalıştığım kitapların tamamına yakını en basitinden en zoruna kadar sol-sosyalist çizgideki kitaplardı.

Milliyetçi tandanslı kitapları en başta, ümmetçi düşünceye sahip olan ve milliyetçiliği ırkçılıkla eşdeğer gören babamın uygulamış olduğu sıkı markaj bizi her ne kadar o dönemlerde kitap okumaktan alıkoymuş olsa da kavmiyetçilik düşüncesine düşmemizi engellemiş oldu.

O günlerin şartlarında, bunun ne anlama geldiğini, neden uygulandığını vs. bilmeme rağmen farklı ideolojik/itikadî süreçler yaşayıp aradan geçen kırk küsur yıl sonra, milliyetçilikten sakındırılır olmamızın bize çok, hem de çok faydasının olduğunu şimdi daha iyi anlıyor ve babama bu konuda tekrar rahmet diliyorum.

Rahmetli babam için sol-sosyalist düşünce ile milliyetçi düşünce, tabiri caizse neş’et ettiği/kaynaklandığı yer Batı olmakla birlikte, birçok yanlışına rağmen sol, milliyetçilik kadar ayrıştırıcı olmamış olabilir.

İslam çizgisine ulaştığımda İsmet Özel gibi sol çevrelerden gelen birkaç düşünürle birlikte, bundan önceki yazıda da belirttiğim üzere Atasoy Müftüoğlu, Rasim Özdenören, Ali Bulaç, Yaşar Kaplan gibi öteden beri İslami çizgide bulunan insanların birçok eserini okuma, tahlil etme ve zamanla o eserlerin bazıları hakkında değerlendirme yazıları yazma imkânımız olmuştu. [1]

Bu yerli Müslüman yazarlarla birlikte, büyük çoğunluğu, o dönem “İslam devrimi” formu içerisinde mütalaa edilen İranlı yazar, düşünür ve âlimlerin eserleri ile Sünni dünyada eser veren, düşünce üreten ve bu uğurda mücadele edip türlü eziyetlere katlanan ve dahası şehit olan/edilen dava erlerinin de değerleri eserlerinden bahsetmek gerekir.

Bunlar; İran’dan Ali Şeriati, Murtaza Mutahhari, Mahmut Talegani, Abdülkerim Süruş, Mir Hüseyin Musavi; Mısır’dan Muhammed Abduh, talebesi Reşid Rıza ve üstadları Cemaleddin Afgani, şehit Seyyid Kutub, Muhammed Kutub, Hasan El-Benna, Hasan El-Hudaybi, Pakistan denilince akla ilk gelem müfessir ve düşünür Ebu’l-A’lâ Mevdudi; Suriye’den Said Havva, Mustafa Meşhur, Mustafa Sıbai; Lübnan’dan Hüseyin Fadlallah, Fethi Yeken; Tunus’tan Raşid Gannuşi; Cezayir’den farklı zamanlarda Ahmet Bin Bella, Abbas Medeni; Bosna’dan Aliya İzzetbegoviç; öncekilerden Rusya/Tatar Müslümanlarından Musa Carullah Bigiyef, Rızaeddin b. Fahreddin vb. bir çırpıda sayılabilir.

İsimlerini saymaya çalıştığımız İslam dünyasının çeşitli ülkelerine mensup bu düşünür, âlim, dava erleri ve şehitlerin, yanlışı ve doğrusuyla, bedel ödeyerek ortaya koymaya çalıştıkları ve bizlere emanet ettikleri imî ve fikrî mirasları düşünce dünyamıza epeyce katkı sunmuş oldu.

Bununla birlikte, bizim de onların üzerine kendi kültürel dünyamızın dinamiklerinden hareketle bir şeyler katmamız işin tadı tuzu olacaktı. Bu ne Araplık, İranilik vs; ne de salt Anadoluluk, Türklük/Kürtlük kalıbında olma hâliydi. “Kaybolduğu için” aranması gereken yitik hikmete ulaşma, ilmin Çin’de dahî olsa aranıp bulunması, ona sahip çıkılması esprisinin öne çıkarılması demekti. Biz de inşallah öyle yapmışızdır!

Doksanlı yıllarda, ağırlık büyük oranda “Kur’an’ın ve sünnetin” ne anlama geldiği, onların nasıl anlaşılması gerektiği ve birbirini tamamlayan bu iki kaynaktan hareketle “iman-amel bütünlüğü” paralelinde “bilgi, inanç ve eylem” çizgisini aktaran kitapların varlığına şahit olunca, inanç sorunu ve kaynaklara nasıl bakılması gerektiği mevzuu da kendiliğinden çözülmüş oldu.  Bu aynı zamanda,  bilgide, inançta ve eylemde (amel) devrim demekti!

Hakikate uygun olması gereken bu tarzda hareket etmek gerekli olduğu kadar aynı zamanda zorlu olup bazı riskleri de peşinen taşımakta idi.

Böyle bir düşünme yolunu öneren yayınevi olan Yöneliş Yayınları, seksenlerin son çeyreğinde kitap yayımlamaya başlamıştı.

Yayımlanan birçok kitabı Anadolu’nun ücra köşelerinde bulmak bir hayli zordu. Bir de bunun yanında, o yayın çizgisini  “Mutezile/Mutezilî” olarak” tanımlayıp tahkir etmek işin içerisine dâhil olunca, bu eserleri ancak büyük şehirlerde temin edip okumak zorunda kalmıştık.

Bu yayınevinden çeşitli konuları içeren epey kitap çıktı ve bu eserlerin etkisi hâlen düşünce dünyamızda “işgal ettiği” önemli yerini korumaktadır. Daha sonra yaklaşık olarak aynı minvalde eserler çıkaran Ekin Yayınlarını da anmak gerekir.

Bunlarla birlikte yayımladıkları eser bazında çeşitli konulara yer verseler de esas esprileri “yeniden Kur’an’a dönüş” olan -bazıları seksenlerde kurulmuştu- birçok İslamcı yayınevinden de bahsedebiliriz: Bir, Beyan, İşaret, Pınar, İz,  Akademi, Fecr, Endişe, Bengisu, Kevser vb.[2]

Tabii ki, Kur’an düşüncesini öne alan ve yaşanılan hayatı tüm yönleriyle bir bütün içerisinde değerlendiren bu yayınevleri dışında, “okumam gereken” birkaç kitabını alıp okuduğum başka yayınevleri de vardı. Bunlar içerisinde Dergâh, Ötüken gibi kültürel anlamda milliyetçi yönü ağır basan yayınevleri zikredilebilir.

Bunun yanında yayımladıkları eserlere bakarak hakikaten İslamcı mı, milliyetçi mi yoksa muhafazakâr mı olduğu pek netleşmemiş olduğu gözlemlenen bir yayın ve yayınevi gerçeğinden de bahis açabiliriz.

 

[1] Örnek olarak: Rasim Özdenören’in “Gül Yetiştiren Adam” adlı öykü kitabı ile Ali Bulaç’ın “Kürtler Nereye?” adlı çalışması.

[2] Sait Alioğlu, Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi 15. Cilt, Yayıncılık dosyası içerisinde yayımlanan “İslamcı Yayıncılık” adlı çerçeve yazı. Birikim Dergisi, 1996

Etiket(ler): , , .Yer işareti koy Kalıcı Bağlantı.

Bir yanıt yazın