kalbimin atışını kulaklarımda duyuyorum
göz kapaklarımda mor bir dünya yüzü
güneşi ellerimle kapıyorum bakışımı yakıyorum
böylesi körlük kahrolsun diyor yağmacılar
çalıp çırpan avuçları çizgi çizgi kaderden çizilmiş
kendi hazin sonlarını göremiyorlar
kabil’den beri bütün tarih cinayet masası
resim defterime arsa çizen hırsızlar
yeryüzü çığlıklarından yaşamın fısıldandığını
söylesem inanmazlar, hem konuşma diyorlar
ölmeyince söz söyleme hakkı olmuyor pek insanın
acısı okkalısından bir acı sayılmıyor oysa ben
biliyorum artık nereye gitsem orası yarım kalacak
koltuğa uzanmış ayaklarım sehpada bardak
lambada ışık hepsi yarım
çarpık ikileminde bu uydurulmuş hayatın
anlıyorum ki dün yoktum bugün varım
işte dünyadan kaçıp oturmaya daldığım bu gece
durup kapı eşiğimde geçmiş zamanlardan annem
rüyasından önce son kez hareketsiz bedenime
yatağının kenarına uzanmasını nasihat ediyor
olur a bir zelzele alır gider uykumu
rüyasını kaybeder dünyayı taşıyan gözlerim
bilinmez ki ben hiçbir dirliğe yenilmem
bir yüce ırk türk oğlu türk doğmuşum yani
olmadı iman ettiremedim cümle sülalemi
güzeller güzeli havva ananın ermeniliğine
nenemin hıfzettiği onca hayat enkazı altında
seslensem duyarlardı, sesimden utandım
bunca yıkımı reddedişim suçlu bulunur
amel defterimi tutuklarlardı
nice denizlerin rengi sarıya bulanıyor da
insana rağmen cıvıltılar demliyor sabahı
kuş kalbi gibi atıyor parmak uçlarımda kan
beyaz bir aydınlığında gecenin, bir anında
inanmıştım ki bu kaynar kan durmaksızın akacak
nefesimin ağır ağır solan sıcaklığında
seheri uğurlarken seyrettim evlerin intiharını
şimdi bırakın gençliğin yorgun ateşiyle ben
biraz uyuyayım, yaşıyorum denemez daha
ne varsa hesabımda sonra kapatırız
duymuyorum kalbimin atışını kulağımda