Almamak için uzun süre direndiği akıllı telefonla, aradaki farkı kapatmak istercesine baya baya mesai harcamaya başlamıştı son zamanlarda. Neredeyse elinden hiç düşürmüyordu ki bu durum akıllı telefonla ilgili daha önceki düşüncelerini bilen yakınları tarafından da epeyce yadırganıyordu. Pandemi nedeniyle sadece üç harfli market zincirleri ile yerel bakkal-marketlerin açık olduğu dönemlerde yapılacak pek bir iş olmamasından olsa gerek akıllı telefonundan market indirimlerini takip ediyordu. Hatta yeni bir uygulama keşfetmişti. Başta üç harfli market zincirleri olmak üzere tüm market zincirlerinin indirimlerini günlük haber veren bir uygulama…
Yine kasvetli bir kapanma gününde kanepeye bir seksen uzanmış haberleri seyrederken telefonuna yaşadığı şehrin önemli bir STK başkanından mesaj geldi. Tam mesaja bakacağı sırada indirim uygulamasından da bir bildirim geldiğini gördü. Önce indirim uygulamasını açtı. Üç harfli marketlerin birinde evin ihtiyacı olduğunu sandığı ürünlerdeki manidar indirimlerin son günü olduğunu görünce kendinden beklenmeyen bir çeviklikle doğruldu, duvardaki saate baktı marketin kapanmasına az bir vakit kalmıştı. Hemencecik pijamalarını çıkarıp elbiselerini giyme başladı. Bu telaşı fark eden eşinin konuşmasına bile fırsat vermeden markete gideceğini, ihtiyaç duyulan bir şeyler varsa mesaj atmasını söyleyerek bir eliyle maskesini takmaya, diğer eliyle ayakkabısını giymeye çalışarak paldır küldür kapıdan çıktı. Kendisinin uzun uzun ve tembel tembel yatışlarını yakinen bilen eşi ona böyle çeviklik kazandıran indirimlerin ne olabileceğini merak ederek mutfaktaki işinin başına döndü.
Kapanan birçok işyerlerine nazire yaparcasına çevrede mantar gibi çoğalan üç harfli marketlerin her biri ile ilgili ayrı ayrı güzergâh belirlemişti. Özellikle indirim günlerinde yürüme mesafesinde olanlara hızlıca bakıyor, eğer ürünlere ulaşamazsa daha tenha muhitlerdekilere araçla gidiyordu. Allah’tan bugün gideceği market evin çok yakınındaydı. Markete girerken maskesine bir ayar verip kapıdaki görevliye bir çırpıda HES kodunu söyleyerek indirim reyonuna doğru seyirtti. Ciddi indirimler olmasına rağmen ürünlerden hâlâ çok sayıda olduğunu gördü. Almak istediği ürünleri evden getirdiği alışveriş torbasına özenle koyduktan sonra usulen marketi bir kolaçan edip temassız ödeme yaparak evine yöneldi.
Kapıdan içeri girerken eşi bu kadar çabuk gelmesine şaşırdı. Çünkü bazen birkaç liralık indirim için ederin kat kat üzerinde akaryakıt harcayarak indirimli ürünlere ulaşmaya çalıştığını, uzun süre market market dolaştığını biliyordu. Zafer kazanmış bir komutan edasıyla aldığı ürünleri tezgâha koydu. Eşi alınan ürünlere bakınca aslında bunların çok da acil ihtiyaçları olmadığını düşünürken paketlerin arasındaki alışveriş fişini gördü. Fişi eline alıp kendisine dönerek “Sana bu paranın tamamını peşin verseler uzandığın kanepeden kalkıp üstünü değiştirip aşağı inmezsin. Beş on liralık indirim için bu gayretini anlayamıyorum!” dedi. Aslında söylediği doğruydu ve bu soruya verilecek mantıklı bir cevabı yoktu. Ama nedense bu durumdan ilginç bir haz alıyordu. Bir şeyler geveleyerek eşini geçiştirdi.
Kanepedeki kıdemli yerine kurulup televizyonda zap yaparken dışardan gelen korna ve slogan sesleri ile irkildi. Pencereye doğru yöneldi. Onlarca aracın Filistin bayrakları ve “Kahrolsun İsrail!” sloganları ile konvoy halinde olduğunu gördü. Günlerdir kapanma hâlinde ıssızlığa bürünen sokaklar böylece kısmen canlanmıştı. O dışarıyı izlerken eşi oturma odasına çay servisi yapıyordu. Konvoy bitince yerine oturdu. Cep telefonuna baktı STK başkanından gelen mesajı fark etti. Mesajda, katil İsrail’i tel’in için bu akşam saat 20:00’de merkez camii önünden araç konvoyu düzenleneceği yazıyordu. Uygulamadan gelen mesaj ve sonraki koşuşturmadan dolayı bu mesaj araya kaynamıştı. İçinde biraz burukluk hissetti. Konvoya katılamadığı için canı sıkıldı. Geçmişte bu işlerle çok uğraştığını, Filistin konusunda çok hassas olduğunu, birçok eyleme ve faaliyete etkin bir şekilde katıldığını düşünerek kendini rahatlatmaya çalıştı.
Aklından karmakarışık sayısız anı belirdi. Oturma eylemleri, sloganlar, yürüyüşler, “büyük şeytan” ABD ve İsrail bayraklarını yakmalar, boykot edileceği inancıyla (yoğurt, ayran ve birtakım bakliyat ürünlerinin olmadığı, neredeyse bütün market ürünlerinin olduğu) İsrail malları listesini sosyal medyada ifşa etmeler, güvenlik güçleri ile yaşadığı arbedeler… Bütün bunlar bir film şeridi gibi gözünün önünden geçti. Eski günlere nostaljik bir yolculuktan sonra büyük devrimsel iddialardan küçük market indirimi kovalamacalarına evrilen serüveni düşündü. Acı acı gülümsedi. Sonra bir eliyle indirimden aldığı kuruyemişten okkalı bir tutamı hızla ağzına attı, diğer eliyle de yine indirimden aldığı çaydan bir yudum aldı. Televizyonda survivor yarışması vardı. Bir tutam daha kuruyemişi ağzına sokuşturarak kanepeye iyice yerleşti. Çayını yudumlarken kırmızı takımı tuttuğunu hatırladı.
Değerli Hocam. Yazınızı okudum. Değişim ve dönüşümün çarpıcı bir hikayesini hikaye diliyle güzel şekilde ifade etmişsiniz. Devamlarını da inşallah okuruz…