Şair Halil Toprak’la okumaya, şiir ve felsefeye, oradan anlam krizlerine uzanan bir söyleşi yaptık. İlginize sunuyoruz.
Şiirle buluşmanız nasıl oldu? Şiir mi sizi buldu yoksa siz mi onu yakaladınız? Şiir okuyup yazmanın sizdeki anlamı nedir? Niçin şiir yazıyorsunuz?
Lise sondayken edebiyat öğretmenimiz derste Müşfik Kenter’in sesinden Orhan Veli şiirlerini dinletti. Şiirlere, müziklere ve seslendirmeye hayran kaldım. Kaseti edindim ve birkaç yıl evde Orhan Veli çınladı. Annem “Bedava yaşıyoruz bedava” mısrasıyla az alay etmedi. “Hava bedava, su bedava” mısraını duydukça “Hani nerede, su parayla!” derdi hep.
Şiir okuyup yazmaya yüklediğim anlam, sevincini az duyup sızısını çok hissettiğim var olma hissini diri tutma ve zulme direnmekte ısrarcı olmadır. Şiir yazmadaki anlam, sebep ve amaç birbiriyle ilintili. “Konformizmin ayartılarına karşı var olmayı derin hissedebilme, zulme karşı koyma, şahsiyet ve haysiyetin hakkını verme, yanlışlık ve pişmanlıklarla biriken zehri dışarı atma, öldükten sonra anılmaya değer bir şeyler bırakma” gibi birçok amacı var şiir yazmanın. Amaçlardan söz etsek de şiir bir eşya ve iş gibi öyle plânla yapılmıyor. Yazmayı bırakma kararı alınan dönemlerde de yazdırıyor kendini. Çıkışsızlık, çelişki, ezilenlere şahit olma, kötülüğe maruz kalış, bilerek veya bilmeyerek kötülüğe sebep olmanın nedâmeti, acı gibi hâllerle varoluş şiirde yüzeye çıkıyor.
Okuma serüveninizi merak ediyoruz. Şiirle, felsefeyle, İslam ve batı düşüncesiyle yürüyen bu sürecin evveliyatı kişisel tarihinizin hangi dilimlerine uzanıyor? Okumaya başlamanızı tetikleyen şeyler nelerdi? Bugüne uzanan okuma faaliyetiniz sizde nasıl bir karşılık üretti ve nereye gidiyor bunca çaba?
Okuma serüvenimi dört dönemle ifade edeyim. Birinci olarak, paragraf sorularını çözmeye erindiğimden kitap okumaya alışmam gerekiyordu. Lise 2’deyken sahaf bir amcanın önerisiyle mizah ve polisiye ile bu sorunun üstesinden gelmeye çalıştım. İkinci olarak, üniversiteye başlayıp anlam dünyam krize girince can sıkıntıları tükenmek bilmedi. Anlamsızlıktan kurtulmak için felsefî kitaplara yöneldim. Saçmalığın girdabından yedi yıl sonra çıkabildim. Tabi bu, felsefeyle değil aranılan ve bahşedilen iman sayesinde oldu. Üçüncü olarak, namaza yeniden başlamanın idarelik huzuru varken bir yıl sonra tevhidi ve şirki fark etmem yeni krizler demekti. Dördüncü olarak, postmodern metinlerin her şeyi hiçleştiren tavrı ve özellikle Althusser ile Foucault okumanın etkisiyle “üretilmiş olma” fikri yeni bilinç ve vicdan krizlerine sebep oldu. Kendimi, toplumu, hayatı ve dünyayı daha fazla fark etme gereksinimi ile adl’ olanın yanında durmaya dair açlık oldukça nasibim kadar okumaya devam edeceğim.
Felsefeyle kurduğunuz özel bağ ilgimizi çekiyor. Bu bağ nasıl oluştu? Kendiliğinden ilerleyen bir süreç midir bu yoksa yönlendiriciler etkili oldu mu? Felsefeyi insanlığın ufkunda nereye oturtuyorsunuz? Felsefenin şiirle münasebeti sizin evreninizde kendini nasıl gösteriyor?
Felsefe ile bağım biraz önce de ifade ettiğim gibi anlamsızlıktan kurtulmak için oluyor. Bu itki dışında bir yönlendirenim olmadı. Felsefe merakta, sorgulamada ve eleştirmede ısrar olsa da onun cevaplarını, fark edişlerini es geçemeyiz. Misâl, dünyayı ve hayatı toptan anlamsız bulup intihara anlam yükleyince Camus’nün vurguladığı gibi kendinle çelişmiş oluyorsun. Çünkü intihar dahil dünyaya ve hayata. Bunu fark ettiren felsefe, tutarsız olmayayım diye böyle can simidiyle bir süre idare ettirdi beni. Antik dönemde felsefenin vurgusu fikir ile yaşayışın birbirinden kopuk olmaması üzerineydi ki felsefe bilgelik sevgisi olarak görülüyordu. Günümüzde böyle bir bağla nadiren karşılıyoruz.
Felsefe insanlığın ufkunda varlığı, hakikati ve olan biteni anlama çabasına karşılık geliyor. Bu çabanın dinamizmini yetinemeyiş veriyor. Mevcut bakış ve fikir insana yeterli gelmeyince eleştiri, sorgulama ve cevaplarla yeni bir inşa sürecine giriliyor. Sonra o inşa da kullanışsız olunca yine yıkımlar… Felsefe insana kurtuluş vaat etmiyor. Bu, mutmain olmuşların felsefeyle ilgilenmeyeceği anlamına gelmiyor. Vahyin sınırları çerçevesinde felsefe yapmanın imkânı vardır.
Felsefe ve şiir; hayatı, ölümü, varlığı ve birçok meseleyi sorgulayıp anlamaya çalışır. Bu durum şiirde duyma ve keşfetmeyle söz konusu iken felsefe kavramlarla yürür. Şiirin felsefesi veya felsefenin şiiri üzerine okuyup yazayım ama şiirde felsefe yapma gibi bir amaç içerisinde değilim. Kur’an, tarih, sosyoloji, psikoloji okumaları şiir veya mısra olarak nasıl açığa çıkıyorsa felsefe okumaları da benzer etkiye sahip. Şiir ile felsefenin bendeki münasabeti bu şekildedir.
Şiir öldü mü? Dijital çağ, genelde edebiyatı, özelde şiiri nasıl etkiledi? Endişeliyiz gerçekten. Ne dersiniz?
Bin yıllar öncesinin ve dijital çağın insanı aynı olmasa da insan. Var olduğundan beri seviniyor, acıkıyor, korkuyor, uyuyor. Her şeye rağmen dijital çağda şiir ölmedi çünkü insan yaşıyor. Dijitalizmi destekleyen eserler olduğu gibi kuşatmayı yarma adına şiir, roman, hikâye ve diğer edebî türlerde metinler üretiliyor. Var olagelen deneysellik ruhu dijitalliğin etkisiyle şiirde yeni biçimler denemeye devam ediyor.
Arzulatılmış ve baştan çıkarılmışlığımızla özgürlük yanılsaması içinde dijital kuşatmayı onaylıyoruz. Gönüllü sosyal medya esirleri olarak gözlerimiz kitap ve dergi sayfalarından çok ekranlarda geziniyor. Bu hâller olduğu için sıkı şiirin, sıkı edebiyatın alıcısı azaldı diyemeyiz; o zaten hep azdı. Dijitallik insanı, hayatı ve dünyayı toptan etkilediği için malzemesi insan olan edebiyat da bu süreçten nasibini aldı. Dijital çağda ses ile videonun hızlı yayılımı yazıyı geride bıraktı. Basılı hâliyle az okunan bir şiir seslendirilip video olarak düzenlenince birkaç milyon tıklanabiliyor. Haber, edebiyat ve sanat gibi çeşitli siteler ile dijital dergiler kâğıttan bağımsız işliyor. Diğer taraftan ülkede e-kitap ve sesli kitap pek tutmadı, tercih çoğunlukla basılı kitaptan yana.
Söyleşi: Tasfiye
Halil Toprak: Yazar, şair. 1985 yılında Malatya’da doğdu. İnönü Üniversitesi Türkçe Öğretmenliği bölümünü bitirdi. Çeşitli mecralarda şiir ve yazıları yayımlandı. 2006’dan beri öğretmenlik yapmaktadır. Hâl-i hazırda yazı ve şiirlerini Tasfiye’de yayımlıyor. Yeni Pencere‘nin yazar ve editörlerinden. Eğitim İlke-Sen ve Özgür Yazarlar Birliği MYK üyesi.