Tasfiye’nin 44. sayısı: Anlatmak, itiraz etmek!

 Kopyası KAPAK_tasfye_44

Tasfiye dergisinin 44. sayısı, 1 Mayıs şiir ve hikâyeleri temasıyla çıktı. Dergi Alman ressam Adolf von Menzel’in “Demir Haddehanesi” tablosunu kullandığı kapağıyla insanı dehşete düşüren, açıkçası insanı insanlığından çıkaran kapitalist çalışma şeklini gözler önüne seriyor ki tablodaki işçilerin suratlarına vuran ateşi hissedelim. Aynı ateş hâlâ insanları yakarak büyüyor.

Dergi, Ali Emre’nin güçlü şiiriyle açılıyor. Ali Emre, Kur’an ayetlerini unutarak, insanları köle haline getirip parayla ve güçle zalimleşenlere, bu zulme seyirci kalanlara Allah’ın tehdidini hatırlatıyor; “Çok yakında/Nasıl bir inkılâpla devrileceğinizi bileceksiniz.” Yine aynı tonda devam eden şiirlerin adlarını anarak devam edelim: “Güzel Hayal” – Rafhet Candan; “Taşeronun Kâbusu” – Dilek Kartal; “Ah Molotoflu” – Bekir Türker; “Küçük Usta” – Abdurrahman Adıyan; “Şenlik Bitti Dağılalım Çocuklar” – Nebiye Arı Çelik. Lafı dolandırmayan, net ve tok şiirler.

Şeyma Dursunoğlu’nun “Rüzgâr” isimli hikâyesinde 13 yaşındaki işçi Osman’ın hayatı anlatılmış. Osman sıkı, erken büyüyen bir çocuk. Osman’ın hem okulda hem çalıştığı yerde diyaloglar, yaşananlar yanı başımızda yaşanan birçok benzeri yaşanmışlıkları hatırlatıyor. Hikâye, Osman’ın yaşadığı kaza sonrası ölecek mi yaşayacak mı gerilimini bırakarak bitiyor. Mustafa Kıyak ise sapkın bir adamın para kazanma yolundaki pisliklerini ve bu yoldaki konsantrasyonunu sağlayan düşüncelerini, en sonunda da limuziniyle, bir meydanda toplanmış göstericilerin arasına girmesi sonucu başına gelenleri anlatmış. Hikâyenin de başlığıyla dile getirelim, para belayı çeker. Ardından gelen hikâye Veysel Altuntaş’ın, “Peki Ya Sonra”. Başarılı bir şirket çalışanının sorgulayışlarının ve etrafındakilere dair yargılarını anlatmasıyla ilerleyen hikâye, çalışanın ciddi bir şirket toplantısında konuşma yapmak için çıktığı kürsüde o güne kadarki, işleyen düzene dair biriktirdiği sorgulamalarını bir kafa tutuşla dile getirişinin ve kendisini o kürsüde öldürmesiyle son bulan trajik bir hayatın anlatısı. İkbal Zeynep Dursunoğlu “Bayram” adlı hikayesinde  Bayan Anna Muszynska’nın bir Paskalya gününe denk gelen mesai süresinde yaşadıkları, içerisinde bulunduğu gerginliği, duyguları ve düşünceleri ve mesaisinin uzamasıyla yaşadığı hayal kırıklığı anlatıyor. Özkan Şahin “Ekmek Kavgası” hikâyesinde işçi Şakir’in yemekhanedeki ekmek kavgasını, Ahmet Örs de “1 Mayıs Hikâyeleri” adıyla kısa hikâyelerden oluşan farklı işçi hayatlarını anlatmış. Maden işçileri, tarım işçileri, inşaat işçileri, Kasap Nuri, Fırıncı İrfan ve 1 Mayıs muhasebesi. Ne bayramı? Hem bir sorgulama hem de açık bir davet hikâyeleri. Günlük hayatın içinde yaşanılan çalışma koşullarındaki çelişkileri gösteren farklı hikâyelerin işlendiği metinler.

1 Mayıs şiir ve hikâyelerinden sonra Hüseyin Arslan’ın Özkan Şahin’le “Yurtdışında Ödül Alan Sanatçılar Üzerine” başlığı altında yaptığı söyleşisi geliyor. Hüseyin Arslan “Geçen zaman, birden çok tartışmaya tanıklık ettiyse de gelenek ve modernite temelinde yapılanlardan birisi olan bu söyleşinin ilginize arz edilebilecek mahiyet taşıdığını düşünüyorum.” diyerek söyleşiyi açıyor. Filmler, kitaplar, sanatçılar… Okuması sizden.

 

Derginin “2ooo Sonrası Öykücüsü Ne Söylüyor?” isimli dosyası, seri şeklinde devam ediyordu. Bu sayıda serinin dördüncü yazılarında Ahmet Örs’ün peş peşe gelen Necip Tosun ve Mustafa Başpınar öyküsü üzerine yaptığı değerlendirmeleri yer alıyor. Ara başlıklar altında yapılan değerlendirmelerin başlıkları dikkat çekici. Necip Tosun Öyküsü üzerine değerlendirmelerin ara başlıkları şöyle: Yenilginin Hikâyesi, Siyasal Mağlubiyetleri İzah, Bunalım ve İntihar, 28 Şubat Teması-Kürt Sorunu, Ekonomik Çelişkiler, Tren Motifi. Mustafa Başpınar Öyküsü üzerine değerlendirmelerin ara başlıkları ise; Aile ve Kimsesizlik, Sosyal Meseleler, Dini Tasavvurların Eleştirisi şeklinde.

 

Dergide diğer bir söyleşi de Asım Öz tarafından Mustafa Başpınar’la yazarın yeni çıkan kitabı Meleğin Gölgesi ve öykü anlayışı üzerine yapılmış. Söyleşinin başlığı ise Mustafa Başpınar’ın öykü anlayışının izini veriyor: “Öykü benim için anlatabilmek ve itiraz edebilmektir.”

Metin Önal Mengüşoğlu da bu sayıda “Muhafazakârlık/Dindarlık ve Devrimci Sanat Üzerine” başlıklı yazısıyla yer alıyor. Yazıda en başta dikkat çeken şey ise yazarı tarafından düşülmüş şu dipnot: Bu yazı önce “muhafazakâr sanat” konusunda soruşturma hazırlayan bir dergiye gönderilmiş fakat yayımlanmamıştır. Daha sonra bu konudaki her görüşe açık olduklarını ve dergi yazılarında dile getirilen görüşlere itirazı olanların yazılarına da memnuniyetle yer vereceğini açıklayan bir başka dergiye gönderilmiştir. Ne var ki söz konusu dergi de bu yazıyı yayımlamamıştır.” Yazıdan yer vereceğim aşağıdaki alıntı Müslüman için sanat kavramının esasına ait bir tanımlama. “Muhafazakârlık bir tür körlük ve sağırlıktır. Onlar kimsenin coşku ve heyecanlarını kamçılayamaz, güzellik eğilimlerini okşayamazlar. Çünkü yeni ve farklı bir şey söyleyemezler. Tıpkı avara kasnak gibi söylenmişi, yapılmışı tekrarlar dururlar. Bu bakımdan biz insanları coşku ve heyecanla beraber güzellik havuzunda yüzmeye çağıranlar her zaman devrimci ruhlardı; onların önderleri de Allah’ın Elçileriydi.”

 

Kadrican Mendi “Dünü ve Bugünüyle İslamcılık” adı altında yaptığı konuşmasının on bir sayfalık metni olan yazıda, İslamcılığın tarihinden başlayarak güncel tartışmalara kadar getirdikten sonra İslamcılık tanımının ne’liği üzerine yaptığı değerlendirmesi zihin açıcı gerçekten. İslamcılığı dert edinenler kesinlikle bakmalı.

 

“Huzur(suzluk) ve Konfor” yazısında Tuğba Ekinci günümüz Müslümanlarının huzur kavramıyla kurduğu sorunlu, yanlış ilişkiyi irdeliyor. “Huzuru konfora indirgeyen Müslümanlar, isyanın ve dik duruşun icab ettirdiklerini göze alamadılar.” diyen yazar yanlış huzur algısının konformist bir dünyanın aldatıcı gerekçesini ve insanların bununla rahatlarını bozmamayı garantiye dönük bir ikiyüzlülüğe ikna edecek kurguyu inşa ettiklerini belirtiyor.

 

Derginin son yazısında Narin Ant, Abdurrahman Adıyan’ın “On Beş No’lu Sınır Taşı (Roboskê)” kitabındaki şiirleri inceliyor. “Hesap Sormazsa Kalemin Ellerinle Kır Onu” başlığını taşıyor, yazı.

 

Emre KARACA

 

 

Etiket(ler): , , , , , .Yer işareti koy Kalıcı Bağlantı.

Bir cevap yazın