Tablo – Nazlı Nesibe Kılıçoğlu

 

Atların şimşekli bir akşamüstünde koşuşturduğu o tablo
Çocukluğum, canlandırmalarım, hayallerim, canlanmalarım.

Temiz bir sayfa, yıpranmamışlık, başlangıç:
Yanlış şarkı anlamıyorsunuz beni
Böyle olmamalı bu şiirin başlangıcı
Geceden başlamalıyım sabahlara kadar
Yıldızları saymalıyım usanmadan
Başka işim yokmuş gibi
Bu şiiri yazmak ve yaşamak için
Zamanım yok.

Sabah oldu
Yıldızlar yok artık gökyüzünde
Sokak lambaları açık unutulmuş gece artığı
Sabah her zaman yeni bir başlangıç demek değildir.
Yüksek binalar arasında..
Hayır.
Bu şiir böyle devam etmemeli.
Böyle bilindik olmamalı.
Ne demiştim: çocukluğum.
Elbette bu farklı bir şeydir.

Etrafıma yapışıp duran sineği öldürerek başlamalıyım
Şiirin bu mısrasında vızıltı yok.
Ama biraz rahatsız olmalıyım yazmak için
Biraz huzursuz kafası karışık
Biraz da yalnız.
Nasıl bir çocukluk geçirdiğimi hatırlamaktan da önce
Çocukluk ne demek bilmeliyim.
-sahne burada kararıyor-

Kirlendiğimi biliyorum, kirlendiğimi itiraf etmek boğazımda kalıyor.
Bu dize neden bu kadar uzun
Aklımdan geçen hep aynı şey
Keşke bütün kirler çocukluğumdaki gibi temizlenebilir olsa
Bunu çok iyi biliyorum.
Toprak, gözyaşı ve oyuncak.
Oyuncak: yoktan var etme yarışı
Ah o kayan yıldız
Yastık altı dişlerim
Merdiven altı ağlayışlarım
Masalımsı gülüşlerim
Hepsi hayal
Ve beyazı beyaz siyahı siyah görüşüm
Gerçeklik.

Yaşanmamış bir hikâye gibi
Topluyorum geçmiş yaşlarımı eski mahallemden
İşte şurası düştüğüm yer.
Ne kadar hırpalandığımı, dizlerimin yırtıldığını
Nasıl anlatsam.
Ah mutluluk.. ne kadar acımasızsın
Hayatta mış gibi yaptığım bir tek sen varsın.
Ellerimin fakirliğini bile yüzüme vuran o evler
Ah o uyku daha baskın olmasaydı eğer
Ağlamamı bastırmayan ve onun esiri olmadığım o uyku
Ağlamam daha ehven.
Geceyle birlikte bir tek sen varsın acılarımın üstünü örten.
O yüzden mühimsin.
İnsanlar bu yüzden mühim değil.
(O her defasında açık yakalama makineleri)
Tekrar tekrar söylüyorum, ağlamak daha ehven olmasaydı.
Rüyamda parçalanmış kaldırımlarla eski sokaklar
Devrilmiş vazolarla tozlanmış çiçekler
Sebebi bu ağlayışımın.
Adı: kendinde olmamak.
Oysa ben en çok acılarımla kendimim.

Yine o tanıdık melodi:
ve şarkı keşke “biraz zaman biraz dayan” diyerek uykumu kaçırmasaydı ağlayış apaçık çırılçıplak olmasaydı
Acım arttıkça kelimelerim uzuyor. uzuyor. üzüyor.

-Bu kadar hüzün yeter!-

Yorgunum.
Battaniyemin arasından sarkıttığım elimin altından soğuk geliyor
Üşüyorum.
Aynı üşümeyi her gün titreyerek yaşıyorum.
Soruluyor: -sormak için sadece- hasta mıyım
Nasılsın’a alışkanlıkla iyiyim der gibi evet diyorum.
Tanrısız o kızla o erkeği anlamıyorum
Beni hep yeryüzündeki tanrı olarak sayıyorlar
Benim yanımda küfre düşünce özür diliyor
Şifreleyerek yaşatıyorlar günahlarını
Ve o uzadıkça çirkinleşen yapışık kahkahalar..
-çocukluğumdaki kir.. hayır hayır!-
Ve ben gidip özür diliyorum tanrımdan
Beni kurtar diyorum.
Anlamasınlar. Aldatsınlar. Ama bozulmasın insanlık mayaları.
Geçsin şu mide bulantıları. Raporlar, imzalar, kanıtlar. Ertelensin bir süre.
-uzadıkça uzuyor karar-
Umrumda değil ben. Geçsin şu havada uçuşan küfür naraları.
Gelip sorumlusu benmişim gibi açıklıyorlar yürürlüğe giren kararları
Küfrün okullarda yasal olması..
-anne hakim olacağım. üstüm başım kir.-
Sorumlusu benmiş gibi olayım sorun değil
Ama insanların üstü kirlenmesin ben kusunca.
-keşke bütün kirler çocukluğumdaki gibi..-
İş işten, iç içten geçmiş artık
Yalvarıyorum tanrım diyorum uzun mısralı şiirler olsun
Ben ağlayamıyorum artık, insanların üstü kirlenmesin.
Uzaktan zorlama bir sesle çok az duyulacak bir inilti geliyor:
ikindi ezanı.
Karşımda dans gösterileri.. arkamda cıvalı kahkahalar..
köşede bana bakıp duran o kızla erkek.
Elimden kayan düştü düşecek bir beşinci ya tahammül ya sefer
Zihnimde yankılanıyor: “bir başlangıç. tahammül de içimde sefer de.”
Ey içim! Aklımda tek bir soru: Murat nerede yanlış yaptın.
Galiba sesli söylüyorum: ateist çocuk anlamadım diyor.

Bu nasıl şiir böyle
Ağdalı uzun uzun..
Bir şeyler az ve öz anlatılamayacak kadar
Uzun.
Nerede kalmıştım: aklımda ikindiyi kılmak.
-ateist çocuk ne zaman bir şeyleri anladı ki..-
Otobüste birbirine girmiş insanlar.. korna sesleri..
Aydınlığın dağların arkasına saklanması:
akşam ezanı.
-keşke bütün kirler..-

Bu nasıl şiir böyle.
Başladığı gibi bitmeli:
Sinek öldü.

Etiket(ler): , , , .Yer işareti koy Kalıcı Bağlantı.

Bir yanıt yazın