Nobel ödüllü Alman yazar Günter Grass, 4 Nisan 2012 tarihinde Süddeutsche Zeitung‘da “Ne Söylemeli?” başlığıyla bir şiir neşretti. İran-İsrail ihtilafını bahis mevzuu eden, İsrail’in atom gücüne ve saldırganlığına dikkatleri çeken ve bundan böyle Almanya’nın İsrail’e denizaltı satmamasını talep eden şair, bu yüzden üçüncü dünya harbinin çıkabileceğini düşünmektedir. Bu bir vehim midir, yoksa hakikaten böyle bir savaş çıkabilir mi, orası ayrı bir konu. Asıl mesele, 84 yaşındaki Nobelli yazarın dünya siyasetinin pek riskli buz pistine çıkışıdır. Çünkü hakikaten bugün Almanya’da Yahudilerin aleyhine olabilecek şeyler konuşmak bir tarafa, ima etmek bile antisemitizm belasını satın almak demektir. Gerçekten de öyle olmuştur: Şair, “Son Mürekkep”iyle küçük kıyametin kopmasına zemin hazırlamıştır.
Bir anda yüzlerce makaleyle şenlendi yeni dünya gündemi. Yazacak konu bulmakta zorlanan hantal kalemler maraton yanşma girdiler adeta. Her kafadan bir ses yükseldi. Şiir berbattı, ama konu harika. Grass, ömründe böyle gürültü duymadı galiba. Evvela, militan Siyonistler Grass’ın “Antisemitist” yani Yahudi düşmanı olduğuna hükmettiler. Yahudi tarihçilerden bazılan, Grass’ın tarihi bir yanılgı içerisinde olduğunu ve dünya barışına zarar verdiğini anlatmaya çalıştılar. Maaşlı yazıcılar, Grass’ın şuur altında antisemitizmin hâkim olduğunu hemen anladılar! Onlara göre ihtiyar yazarın benine çöreklenen antisemitist ur çoktan kontrolden çıkmıştı, artık yapacak bir şey yoktu. İsrailli tarihçi Tom Segev, bunlardan daha insaflıydı; ona göre Grass, “Antisemitist değil, anti-İsrailist” önyargıların dizginleri ele geçirdiği bu kalemlerin ortak kanaati, ihtiyar yazarın bir antisemit olduğu yönündeydi. Bunu doğrulayacak delilleri de hazırdı: Grass, on beş yaşlarındayken SS üyesi olduğunu bizzat itiraf etmişti. Bir Alman yazarın İsrail ve Siyonistlerle ilgi konuşması anlaşılır ve tahammül edilir gibi değildi, siyonizmin müdafileri için. “O yüzden”, diyor İsrailli tarihçi Segev, “bir Alman yazarın durduk yere suskunluğunu bozmak mecburiyetinde kalmasını patetik bulurum; bu herhangi birinin İsrail’in atom projesi hakkında nicedir sükûtuna hiç benzememektedir.”
İsrail’in temsilcilerine ve resmi diplomatlarına gelince, onların misyonu farklı tabii. Bu elim manzara karşısında onları susturmak ne mümkün! Tehlikenin derhal farkına varıp Nazi kalıntısı bunamış yazarı dünya kamuoyuna teşhir etmenin vakti geldi de geçiyor bile. Alman televizyon kanalları bu güzide diplomatların değerli kanaatlerini dünyaya duyurmak için birbiriyle yarıştılar. İsrail diplomatları Almanya’yı öylesine bunaltırlar ki sonunda Alman Başbakanı Merkel; “İsrail’in güvenliğini korumak, hikmet-i hükümetin bir parçasıdır.” diye bir açıklama yapmak zorunda kalır. Hikmet-i hükümet, Nobelli şaire “Ne söylenmelidir?” konusunda hiç ilham vermemiş midir acaba? Öyle ya, gaybı ancak Allah bilir. Hikmet-i hükümet, Nobelli şairinin şiirine sahip çıkmamıştır, ama kolektif Alman şuuru yaşlı şairin kıymetinin farkındadır.
Grass ne Batı medyasının ne de Batı siyasetinin İsrail’in elindeki atom silahlarından bahsetmeye cesaret edemediklerini vurgular. O yüzden iş başa düşmüştür; ileri yaşına rağmen Grass bu misyonu yüklenmek mecburiyetinde kalır; çünkü dünyayı üçüncü bir dünya savaşından kurtarmak, kaybedecek hiçbir şeyi olmayan Grass’ın insanlığa karşı belki son görevidir.
Aslında bir misyon devleti olan İsrail’in de tabii son görevi vardır ve el hak İsrail bu görevi bihakkın yerine getirmektedir. Bu ihtilafta İsrail, canhıraş bir mücadele vermiştir yaşlı ve yalnız bilgeye karşı. Hatta sadece mücadele vermekle kalmamış, bilakis maşeri vicdanın sesi olmaya çalışan şaire bir de “hürriyet” dersi vermiştir kendince. Sivri dilli şairin İsrail’e seyahat hürriyetini ilga ile onu persona non grata yani istenmeyen kişi ilan etmiştir. İsrail İçişleri Bakanı Eli Jischai, bir pazar günü bu kararı şu sözlerle açıklamıştır: “Onun kutsal ülkeye girişini yasaklamayı bir şeref addederim.”
Peki, Grass’ın bu şiirinin edebi bir değeri yok mudur? Bunca gürültüye sebebiyet veren bu şiir başarısız mıdır? Bana sorarsanız Grass’ın bu şiiri, gerçek şiirden ışık yılı kadar uzaktır. Şiir, şiirden çok nesre yakındır; ancak nesir olarak da değerli bir metin değildir. Hakkını yemeyelim, ihtiyar şairin, şiirindeki “son mürekkep” mecazına pes diyorum.
Günter Grass
NE SÖYLEMELİ?
Türkçesi: Senail Özkan
Neden suskunum, ikrarım sükûtumda bunca zaman
Apaçık olan ve hesaplanan
Sınandı, sonunda biz hayatta kalanlar
Olsa olsa bir derkenar
İddia o ki ilk silleyi atmak hak,
Bir ağız tamburacısından darbe almak
Ve kasıtlı bir sevince maruz kalmak
Büsbütün silinebilirdi İran halkı
Çünkü onun hâkimiyet alanında
Yapılmaktaydı sözde bir atom bombası
Lakin niçin men ediyorum kendime,
Adıyla zikretmeyi o diğer ülkeyi,
Ki -gizli tutulsa da- yıllardan beri,
El altında artan nükleer bir potansiyeli var
Ama tahkike mahal yok,
Her nedense kontrol dışında?
Çeneler sözleşmişcesine kilitli, susmakta herkes,
Ki benim de buna matuftur sükûtum,
Oysa olayı ağır bir yalan olarak hissederim
Ve baskı olarak; derhal ceza ihsas edilir
Ne zaman ki aldırış edilmez buna;
“Antisemitizm” hükmü malumdur.
Çünkü benim ülkemde işlenen,
Kıyas kabul etmeyen,
Ye emsali bulunmayan o cürüm
Her defasında gündeme taşınır, konuşulur
Tekrar be tekrar ve bu maksada uygun olur,
Çevik bir ifadeyle deklare edilir tazminat;
Bir denizaltı daha İsrail’e,hemen teslimat
Her şeyi yok eden o savaş başlıklarını,
O tarafa doğrultabilmelidir bu denizaltı,
Oysa ispat edilmemiştir bir tek atom bombasının varlığı,
Lakin korkulmaktadır güya ispat edileceğinden
Ama işte şimdi söylüyorum söylenmesi gerekeni.
Fakat niçin sustum bugüne kadar?
Çünkü demek istiyordum ki, benim neslim,
-ki silinmeyecek bir kara lekeyle malûl değildir asla-
Bu realiteyi itiraf edilmiş bir hakikat olarak.
Pek bağlı olduğum ve bağlı kalmak istediğim
Ülkeden, İsrail’den ummamaktadır
Niçin ilk defa şimdi söylüyorum.
İhtiyar hâlimle ve son mürekkebimle:
İsrail’in atom gücü, zaten kırılgan
Dünya barışını atmakta tehlikeye?
Söylenmesi lâzımdır bunun
Çünkü yarın çok geç olabilir;
Ve çünkü biz -Alman olarak zanlıyız yeterince-
Öngörülebilir bir cürümün tedarikçisi olabilirdik,
Bu yüzden bizim ortak suçumuz.
Hiç de öyle alışıldık bahanelerle
Kapatılabilecek gibi değildir.
İtiraf ederim: Artık susmuyorum.
Çünkü bıktım ikiyüzlülüğünden Batı’nın;
Ayrıca ümit edilir ki, belki
Kurtulur nice kişizade susmaktan,
Görülen tehlikenin müsebbibi
Zorbalıktan vazgeçmeye davet edilir,
Aynı zamanda şunda ısrar edilir;
İsrail’in atom potansiyelinin
Ve İran’ın nükleer santrallerinin
Engelsiz ve daimî kontrolü
Milletlerarası bir mercie verilsin
Ve hükümetleri her iki ülkenin
izin versin buna.
Yalnızca böyle herkese, İsrail’e ve Filistinlilere,
Dahası bütün insanlara, burada
Vehmin işgal ettiği bu bölgede,
Üst üste düşmanca yaşayanlara
Yardım edilmiş olur. Sadece onlara mı?
Bizlere de.
Senail Özkan, “Şair Grass Hakkında Güft ü Gû”, Türk Edebiyatı, Temmuz 2012, s.52-53.