Katlden beter olabilir

Yazılanın, söylenenin bir riski olmalı. Adam bir yazı yazmış, altına imzasını atmış. Risklerle dolu bir süreç: Beğenilir, beğenilmez. Hakaret edilir, tutuklanabilir, belki yüceltilir, bilinmez. Ancak adı belli, doğru olanı da bu.

İnsani ilişkileri gözetmek istersin, binlerce insanın görebileceği bir değerlendirmeyi sanal âleme öyle yorum diye hesapsızca koyamazsın. Ama başka biri tutar, ‘X’ kullanıcı adıyla verir veriştirir. Adı, sanı belirsiz. Ne ilişki gözetir, ne usul!

Sosyal medyası, sitelerin yorum bölümleri… Şu iyi yazmış, bu kötü. Şu ahlaksız, şu bilmem neci. Elbette buralarda risk alanlar yok mu: var. Adam adını yorumunun altına cesurca koyuvermiş, bu güzel. Üslubu, haklılığı, haksızlığı ikinci aşama.

Yazıp çizen, dergi çıkaran, kitap yazan… Eleştiri kaçınılmaz. Olmazsa olmaz. Ancak eleştiriyi kim yapıyor, nasıl yapıyor, nerede durarak yapıyor… Bunlar belirsiz olunca eleştiri bizatihi eleştiriye açık kalıyor. Şüphe ve tedirginlik egemenliğini ilan ediyor. Filanca sitede filanca edebiyatçıyı yerden yere vurmuşlar. Kim vurmuş, belli değil: anonim. Nasıl vurmuş: kimine yeteneksiz demiş, kimine başka bir şey. Kime ve neye göre:  görelilik.

Fitne çıkar, ilişkiler parçalanır, tedirginlik ve güvensizlik egemen olursa, bir mü’min bu durum için ne yapmalı: sevinsin diyen varsa öte gitsin!

Etiket(ler): , .Yer işareti koy Kalıcı Bağlantı.

Katlden beter olabilir için 3 cevap

  1. Ezra Aydin diyorki:

    Klasik bir cümledir farklı şekillerde dolanır: “Sanal alem ile gerçek hayat bir değil” kıvamında. Teşhir, portatif üst benlikler, kendilik algısı gibi pek çok sanal alem mevzuu değil de “öteki,ni devre dışı bırakmak” kısmı daha ok ilgilendiriyor beni.
    Olabildiğine bilişsel bu boyutun içerisine girdiğin vakit sosyal münasebetlerde önceden belirlenmiş antlaşmalar demobilize hale gelebiliyor. Burada tek esas var: “tanınmak” .Geri kalan bütün işteşlikler bunun üzerinden gelişiyor. Kendilik oluşurmak da karşıdakini yıkmaya bağlanıyor haliyle. Büyük yazarları/büyük şeyler yapan insanları yerden yere vurup hele bir de bunu tumturaklı cümlelerle şööyle uzun uzun anlattın mı “tanınan” olmaya başlıyorsun. Tanınma süreciyle birlikte kişi de bu tanınma üzerine kodlanmış bir sanal “benlik” geliştiriyor.
    Oluşturulan bu saldırgan “benlik” normal standartalrda kişilik ve ilişki ahlak ağında kendine yer bulamıyrosa çok fazla o zaman müstear isimler, takma adlar ve çeşitli formüller devreye giriyor işte.
    Bana trajikomik gelen kısım ise bu tarz davranışlarda bulunan insanların bunları ulvi bir reddedişmişcesine postmodern Nietzsche edasında sergilemeleri.

  2. sezgin diyorki:

    siz de isim vererek eleştiri yapın bir zahmet. kimden, hangi siteden bahsettiğinizi herkes biliyor, ama ismini söyle[ye]miyorsunuz. neden? ilişkiler tabii.

    ben de sezgin’im yerseniz.

  3. Mustafa Özeke diyorki:

    Neden “islami net ortamında” bu kadar üstü kapalılık var anlamış değilim. Takma ad açıkça ben bu yazının altına imzamı atmam demek , kendini gizlemek demektir. Bir hırsızın ev soyarken yüzünü kapatması gibi birşey. Üstelik birde bir grup hedef alınıyor eleştiriliyorsa açıkça hedef alınan grubun ve hedef alan kişinin belli olması gerekir. Kaldıki şahit olduğum bir çok eleştiri yazısı düşüncesizce yayınlanıyor.. Öncesinde hiç bir yakınlığı iletişimi (konuyla ilgili en azından) olmadığı bir kişiyi birileri rahatlıkla harcayabiliyor net ortamında… şimdi bu üstü kapalı eleştiriye cevap yazmakta mecburen üstü kapalı devam etmek zorunda oluyor kim neyden çekiniyor anlamadım…

Bir cevap yazın