Hicret dâimî bir devingenlik, sonsuz bir dinamizmdir

hicret

 

En büyük devrimci eylemlerden biri olarak hicret Müslümanın en temel seçeneklerinden, yol ve yöntemlerinden biridir.

Asla mutlak tarihsel bir hadise değildir hicret. Her an yanımız sıra yaşaması gereken, her an çıkmazlarda yeni önerilerle bizimle beraber olan bir yol arkadaşıdır.

Öncelikle kötülükten, şirkten, küfürden çekip sıyrılmak, sonra konaklandığı, yurtlandığı yerde başka bir yaşamı inşa etmektir.

Şirk ve küfürden, zulüm ve kibirden hicret edince insan tümüyle Rabbinin teklif ettiği bambaşka bir evrende bulur kendini.

Bu evren hakikatin inşa ettiği bir adalet iklimidir. Rabbiyle barışık kalbin huzura erdiği bir atmosferdir.

Kötülük yurdundan tevhidin inşa ettiği esenlik yurduna önce içsel bir yolculuğa çıkıyorsa insan, sonra fiili somut yolculuklara hazırlanmalıdır.

Sahte kutsallarla kapışarak müstekbirlerin eza ve cefasına, türlü zulümlerine başkaldırmalı, sürekli bir biçimde yeni çıkışlar aramalıdır.

Kur’an hicret vurgularıyla doludur.

Daima zulme karşı direnişin en önemli mücadele usullerinden biri olarak anar hicreti.

Hicret, bir coğrafyanın vazgeçilemezliği iddialarını reddeder.

Hicret, toprağa, kabileye, şehre, memlekete kutsallık atıflarını ters yüz eder.

Yeryüzü Allah’ındır.

Doğunun ve batının Rabbi Allah’tır.

İnsan hangi hadsizliğe teslim olup da bunun aksini söyleyebilir?

Bütün bir yeryüzünü kulluk mücadelesinin alanı olarak gören hicret bir kaçışa teslim etmez mü’minleri.

Kurucudur ama kurduğunu kutsamaz; onarıcıdır ama onardığına teslim olmaz.

Daimi bir devingenliktir, sonsuz bir dinamizmdir ve bu sûretle bütün yeryüzü mazlumlarının vazgeçilmez umududur.

Hareketin, mücadelenin tıkandığı, yeni aşamaların zorunlu olduğu hallerde hicret de bir zorunluluktur. Hicrete hazır olmak imanın şartlarındandır.

Hicretin zorunlu olduğu, tıkanıklığı aşmanın kendini dayattığı, yeni imkânların boy verdiği zamanlarda hicret sorumluluğundan kaçınanları Rabbimiz kınamaktadır.

Tarihsel dönüm noktalarında, kritik kırılma anlarında üzerlerine düşen temel tercihleri yapmayanlar bütün mustazaflara ve Âlemlerin Rabbine karşı hesap biriktirmişlerdir.

Dâr’us-Selâm olacak bir coğrafya için öncülerin hicreti, sonra müslüman toplulukların içsel ve fiili hicretleri imtihanın açık gereklerinden iken teslimiyete dûçâr olunmuş halde tarihsel kayıt olarak hicret tebrikleri anlamsız kalacaktır.

Hicretin devrimci, dinamik anlamını fiili olarak görmezden gelmek şirki geriletici, tevhid ve adaleti ikame edici tavrı reddetmek demek değil de nedir!

 

 

 

Etiket(ler): , , , , , .Yer işareti koy Kalıcı Bağlantı.

Bir yanıt yazın