Geleceği kur(tar)acak meşale

kürt anneler

 

Kürt meselesinde çatallı bir hâl egemen. Çok başlı bir çatallaşma bu. Öyle ikiye kadar indirip de “ya oradan ya da diğerinden” diye cepheleşme üzerinden algılayabileceğimiz bir durum yok ortada.

Küresel etkinin bu meselede fevkalâde düzeyde olduğuna inanıyorum. Dört parçaya bölünen Kürdistan coğrafyasının her biri geleceğe hazırlanan bir mayın gibi düşünülmüş. Hem kendini patlatıp yok eden, hem de döşendiği mıntıkayı…

Kürt halkının bu son asrın ölesiye mazlumu seçilmesi nasıl bir zulümdür? İki kat, on kat, yüz kat gerçekleşen bir zulüm ki, layıkıyla anlatabilmenin imkânı yoktur.

Müslümanlar, son iki asırdır egemen galip güçler tarafından fena halde dövüldüklerinden, modern/pozitivist gâvurlaştırmalara çok fazla muhatap oldukları için hiçbir mevzuda esaslı bir inisiyatif şansı bulamadılar. Hala da öyledir.

Küllerinden doğmaya çalışan İslamcılık da iktidar virüsünün operasyonuyla târumâr oldu. Kolu kanadı kırıldı. Ne içerde, ne dışarda Kürdistan için merhem olabilecek iradeyi, ufku yakalayabildi.

Kürt halkının yaşadığı şey, ümmete yapılan operasyonla aynı kader olacaktı; onlar da İslam çerçevesinin dışına çekilecek/itileceklerdi elbette. Onlar da başka siyasetlere icbar edilip kendileri olamayacaklardı; ümmetin bütün diğer halkalarının başına geldiği gibi…

Hz. Peygamber’in Mekke örnekliği bugünün İslamcılığı için anlaşılabilir olmaktan uzaklaşmıştır. Çünkü kalan kısmıyla bugünün İslamcılığı bambaşka bir karmaşık imana sahip ve o imanın Kur’an’la bağının kuvvetli olduğu çok fazla su götürür.

Bu neden önemli?

“Ya bir yol bulma ya da bir yol yapma” zorunluluğunun kendini dayattığı tarihsel aşamalar vardır. O aşamada Türk devlet geleneğinin ya da hikmetten uzak zorbalık muhalefetinin dışında başka bir hakikat penceresi, kavi bir yol, takip edilecek bir sünnet  inşası gerekir ki, o imkân büyük ölçüde öksüz bırakılmıştır.

Ya hayır söyle ya sus. İnsanlık ne aşamalardan geçti de geriye sadece halkların hatırlayabildiği çok az şey kalırken, asıl, Rahmanın katına yükseldi kayıtlar. Bu kayıtlar önemli.

Bugün birçok yerleşim yerindeki Kürt halkı evlerini terk ediyor, şehirlerini boşaltıyor. Ortadoğu’daki yangından ayrı değerlendirilemeyecek bir toplamla birlikte düşünmelidir yaşananları. Hendeklerde çırpınan, kurşunlarla boğazlanan Kürt halkının tarihsel huzursuzluk ve mazlumiyetine Ortadoğu’nun yüz yıllık sınır(sızlık)ları yeniden çörekleniyor.

Memleket İslamcılığı, artık kaldığı kadarıyla, bulabileceği bir yol yoksa eğer Resul’ün sünnetine sarılarak, yeni nebevî metod çalışmalarına kafa yorarak uzun yılları hesap etmek durumunda. Asla başka bir yol tutunulabilecek bir dal olma mahiyetine haiz değildir.

Bugün sistemin zulümleri yanında ayyuka çıkmış örgüt zulümleri çift başlı ejderha olarak Kürt halkının ve kaderimizin tepesine çökmüştür. Küresel efendilerin yanına partnerlik yarışına girip vahyin dışında bir dünyayı çok zamandır usul usul inşa edenlerden murad edilecek bir hayır yoktur.

Hendeğin, kurşunun, imha ve yok saymanın harladığı yangının sadece Kürdistan’ı değil, her tarafı yakacağı, yakmakta olduğu aşikârdır. Egemen siyasetin püskürtülüp İslam’ın razı olacağı bir adalet umudunun diriltilmesi el’an olabilecek gibi görünmese de ancak Rabbimizin mesajına odaklı, tevhid merkezli bir hakikat meşalesi geleceği kur(tar)abilir.

O gelecek hem bu dünya, hem ahireti kapsamaktadır.

 

 

Etiket(ler): , , , , .Yer işareti koy Kalıcı Bağlantı.

Bir yanıt yazın