çelişkilerimiz ve ne yapmalıyız sadedinde…

freire “ezilenlerin ezildiklerinin farkında olmadıklarını” söyler ve onlarda “diyalogcu eğitim anlayışıyla durumlarıyla ilgili farkındalıklar oluşturmak” gerektiğini ifade eder.
o nedenle israiloğulları firavuna karşı ayaklanamazken musa peygamber önce onlarda firavunun zulmüne karşı bir fakındalık yaratır, peşinden de kurtuluş sürecini fiiliyata geçirir.

mısır’daki aç kitleler de aynı pozisyondadır ama bütün peygamberler gibi vicdanı temsil eden ama temel bir entelektüel donanıma sahip, hayatı ve hakikati yetecek kadar kavramış kuşaklar, yoksulların artık internet kullanabilen çocukları [ :)) ] o yoksullar için ayağa kalkarlar.
musa peygamberin amacı bir kısmı müslüman bile olmayan israiloğullarını ezilmişlik halinden kurtarmak, firavun rejimine karşı ayaklandırmaktır.
ezilmişlik halinden entelektüel farkındalıkla kurtulup mücadeleye başlayanlardan freire, ezenler için de insanlaşma sürecini amaçlamalarını ister; onları yok etmeyi değil.
bu süreçte islam tarihinde sahabe döneminden başlayarak bir zamanların ezilenlerinin nasıl ezene dönüştüklerinin örneklerini çokça görebiliriz. dolayısıyla hayat bir imtihandır, tarih düz bir çizgide ilerlemez, bu durum da her zaman devam edecektir. resullerin tebliğ ve mücadeleleri bunun açık örnekliğini vermektedir.
devrimci hareketlerin (gördüğümüz kadarıyla “devrim” bugünlerde islamcı bazı yazarlarca olumsuzlanan bir kavram olarak mahkum edilse de) ellerinden şeref ve ekmeklerini çalan egemen şirk düzenlerine karşı ayaklanan kitlelerin devrimci/insani intifadalarına karşı blokajlar uygulayarak ayaklarına kurşun sıkmamaları icap eder.
yükselen öfkenin önüne düşüp onu iktidara odaklayacak kuşatıcı bir önderlik ve hat oluşturmanın hesabını yapmalıyız.
Etiket(ler): , , , .Yer işareti koy Kalıcı Bağlantı.

çelişkilerimiz ve ne yapmalıyız sadedinde… için 1 cevap

  1. beytullah emrah diyorki:

    mısır örneği aslında hepimiz için önemli ve güncel bir örneklik taşıyor.

    siyasal eksende örgütlenmeyen ve daha çok kapalı devre dindar (tevhidi, selefi, tasavvufi, modernist) cemaatler şeklinde toplumsallaşan gruplar, halkın yükselen öfkesiyle birlikte sonuç alacak bir pratik ortaya koyamıyor.

    işte ihvan, devrimle diyalog arasında gidip geliyor. halk ise kesinlikle tam bir değişimden yana. lakin muhalif grupların yeni firavun adayı ile masaya oturması, firavun'un gitmesiyle sonuçlansa bile firavunluk rejiminin devamı anlamına gelecek büyük bir risk barındırıyor.

    bugün, mısır'ı ayağa kaldıran gençlik ile ihvan arasındaki mesafe dikkat çekiyor bir çok gözlemci. neden? bu potansiyel neden siyasal bir islami muhalefet ekseninden uzaklaştı yıllar içinde? bunun muhasebesini öncelikle ihvan yapmalıdır. tabi tüm dünyanın islami yapıları da bundan kendi dersini çıkarmalıdır.

Bir yanıt yazın