Arkadaşımız Tevfik Genç, At Gözlüğü dergisi genel yayın yönetmeni Aziz Bayrak ile bir söyleşi gerçekleştirdi.
Öncelikle 216. sayıya ulaştığınız için tebrik ediyoruz. Bunca edebiyat dergisi kapanıp giderken sizin bu kadar yıldır hiç tökezlemeden devam edebilmenizin sırı nedir?
Yani biz de kapanalım öyle mi? Ya kuzum buraya söyleşi yapmaya mı geldiniz yoksa bir takım kelime oyunlarıyla motivasyonumuzu baltalayıp bizi de sıradan edebiyat dergileriyle aynı kefede değerlendirmeye mi çalışıyorsunuz?
Ne münasebet beyefendi! Ben de başarınızın sırrını soruyorum; neden bu kadar sinirlendiniz anlayamadım!
Neyse konuyu dağıtmayalım. Tabi bu kadar sayı dergi çıkarmak, okuyucuya ulaşmak, onlara bir mesaj verebilmek kolay değil. Bizi takip eden sınırlı ama çok vefalı bir okuyucu kitlemiz var. Onlar da bizim gibi değişime direnerek bugünlere gelmemize vesile oldular.
Değişime direnmek derken?
Şimdi ilk sayılarımızda saman kâğıda basıyorduk; bunu bir şey, bir ilke sayıyorduk. 211. sayıya kadar bunu inatla sürdürdük. Fakat piyasadaki dergiler yavaş yavaş mizanpaj olarak da içerik olarak da değişmeye başladılar. Biz bu değişime uzun süre direndik. Mesela bakın 2. sayımızda benim “Türk şiirinde anatomisel özgüvensellik sorunu” başlıklı yazım vardır. 214. sayıda “özgüven sorunu ve Türk şiirinin anatomisi şeklinde aynı yazının değişik bir versiyonu var.
Yani hiçbir ilerleme yok diyorsunuz.
Yani ilerleme yok diyemeyiz neden, çünkü o zaman 2. sayı idi şimdi gelmişiz 216. sayıya! Bu anlamda nasıl ilerleme yok diyebiliriz? Hem okuyucu kitlemiz milliyetçi, muhafazakâr insanlar. Bizden aynı şeyleri bekliyorlar. Deminki meseleye geleceğim 211. sayıda birinci hamura bastık dergiyi. Okuyucularımızdan çok ters tepki aldık. Yarısı dergi aboneliğini bıraktı. Yeniden ikna edene kadar akla karayı seçtim yahu.
Biraz da edebiyata gelelim. Nasıl bir edebiyat anlayışı var derginizin?
Biz edebiyatta misakı milli sınırlarını gözetiyoruz mümkün olduğunca. Dünya edebiyatı denilen şeyin büyük bir safsata olduğunu kanıtladık. Bütün edebiyatlar sonuçta Türk edebiyatından doğmuştur. Özellikle Ermeni ve Kürt yazarlara -ki biz bunları ne yazar ne de insan olarak görüyoruz- “ya Türk edebiyatını sev ya da bu ülkeyi terk et” çağrısında bulunduk. Büyük yankı buldu dünya edebiyatında.
Biraz önce dünya edebiyatını yok saydığınızı ifade ettiniz.
Ben öyle bir şey söylemedim.
Peki derginiz hakkında çıkan eleştirileri okuyor musunuz? Bunları değerlendiriyor musunuz?
Birkaç münasebetsiz var o minvalde. Bazen okumayayım diyorum sonra meraktan okuyorum. Bizi eleştiren birkaç grup var. Birincisi Tagos gazetesi ki onlar Ermenidir. Zaten çoğunu önceden kesmiştik yine yaparız. İkincisi adını Kürtçe olduğu için anmak istemiyorum. Çünkü burada sadece Türkçe konuşulabilir. Bu dergi de edebiyat dergisi olduğunu iddia ediyor. Batman’da çıkıyormuş. Batman deyince hep aklıma Batman geliyor. Gotham City Joker filan…
Maşallah film dünyasına da aşinasınız!
Evet ben ömrümde üç film seyrettim. Bişri Hafi, Dünyayı Kurtaran Adam, Batman. En son Batman’ı izlediğim için doğal olarak o kalmış aklımda. Bu film ülke gerçekleriyle bire bir örtüşüyor diyebilirim. Batman kötülükle savaşıyor. Kötü insanlar kim? Bence Kürtler, Ermeniler ve bu ülkeyi bölmek isteyen herkes. Geçen gün aşırı rüzgârlı havada karşıya geçiyordum, nalburun tabelası koptu geldi az kalsın kafamı ikiye bölüyordu.
Anlıyorum. Sizce Türk şiirinde anatomisel bir özgüvensellik sorunu var mı?
Şimdi betisel duygu alarmı dediğimiz bir durum var. İkinci yeni edebiyatı ile bu betisel duygu alarmı, yerini araba alarmına veya hırsız alarmına bırakıyor.
Anlayamadım?
Espri yapmıştım yani duygusal açıdan kısırlaşmaya başladık anlamında söylemiştim. Fakat kaçırdınız, her neyse devam edeyim. Değersel duygu ulamları izleksel eşdüşümlü melankolik patlamalara yol açtığında poetik anlambirimcikleri beyinde yola çıkmış demektir.
Üslubunuz birden entelektüel bir zemine kaymaya başladı.
Aslına bakarsanız bunları dün bir edebiyat dergisinden arakladım. Yalnız bunları röportaja koymazsanız sevinirim. Şimdi biz edebiyat piyasasından geri kalmak da istemiyoruz. O yüzden edebiyat piyasasının literatürüne hâkim olduğumu hissettirmek istedim. Başka bir amacım yok.
Sanırım yayınlanmış bir kitabınız var. Biraz da onlardan bahsetsek.
Evet. “Issızlığın Mahmur Homurtusu” 1999’da yayınlandı. İsterseniz birkaç dize okumak isterim.
Tabi neden olmasın…
Bölmeyin Türk şiirini ulan yetmez gücünüz aslında
Kelimeler düğümleniyor boğazımda
Gezdirdim şiir atını yedi kıta,
dört deniz, binlerce ırmak
Zaten bölemezsiniz ayaktayız dimdik şimdilik
Yeter bize kendi masalımız bölmeyin ulan…
Teşekkür ediyoruz.
Vatan sağ olsun!
Tasfiye, sayı: 21.