“Vahyin mesajını ezilenlerin evlerinde, çalıştıkları fabrikalarda, terlerinin düştüğü tarlalarda birlikte okumalıyız.”

TOKAD’DA “EZİLENLERİN PEDAGOJİSİ” KİTABI SEMİNERİ

“Vahyin mesajını ezilenlerin evlerinde, çalıştıkları fabrikalarda, terlerinin düştüğü tarlalarda birlikte okumalıyız.”

TOKAD (Toplumsal Dayanışma Kültür Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği) yeni seminer dönemine Paulo Freire’nin “Ezilenlerin Pedagojisi” adlı kitabına genel bir giriş çerçevesinde gerçekleştirilen programla başladı.
Paulo Freire’nin “insanlaşma” kavramıyla sunduğu haritanın niteliğine ve bahsettiği düşüncelerinin sünnetullahla kurduğu temel ilişkiye dikkat çekerek sözlerine başlayan Özgür Eğitim-Sen MYK üyesi Ahmet ÖRS, konuşmasında genel olarak şu noktalara değindi:
Özgürleşme vaadini seslendiren hareketlerin egemen/iktidar sınıflar tarafından dönüştürülebilme tecrübeleri üzerine dikkatle eğilmeli ve bu açıdan özgürleşme iddiasının sahipleri, egemenlerle aralarında var olan/oluşabilecek ilişkilerini değerlendirebilme yetilerini her zaman diri tutma mecburiyetindedirler.
Paulo Freire’nin eserinde önemini belirttiği, ilk olarak söylediği ezilenlerin içinde bulundukları durumunu fark etmesi, içinde bulunduğu ezen-ezilen çelişkisini kavrayabilmesi Freire’nin insanlaşma kavramının hayatiyetinin ilk aşamasını oluşturur.
Ezilenler paradigmalarını, ezenlerin görüntülerini aşamayan, ezenlerin oluşturduğu kalıbını parçalayan bir ufukla oluşturamadıkları sürece özgürlüklerini sağlayamazlar.
Ezilenlerin özgürlük mücadeleleri için yeni bir pedagoji geliştirilmelidir. Bu pedagoji özgürlüğün izini sorumlu birer şahit olarak süren insanlarla birlikte şekillendirilmelidir.
Ezen-ezilen çelişkisi evrensel bir durumdur. Ezen ezilen çelişkisine yönelik verilmiş tecrübelerle İslami mücadele bu noktada buluşmalı ve insanlara ulaşmalıdır.
Ezilenlerin devrimci öfkesi var olan çelişkiye/ezenlere yönlendirilemediği sürece özgürleşme mücadelesi başlayamayacak bu durumda Freire’nin kavramıyla “insandışılaşma” sürekliliğini devam ettirecektir. Bu noktada oluşturulacak pedagojinin şu noktasını vurgulamak gerekir: Ezilenler verdikleri mücadeleyle yok etmeyi değil ezenleri de ıslah etmeyi hedefleyen, ezenin ve ezilenin olmadığı bir dünyayı inşa etmeliler.
Konuşmanın bir bölümünde de vurgulandığı gibi Hz. Peygamberi mistik bir dünya kurarak insanlara anlatan din adamları, peygamberin insanların kurtuluşu için verdiği, vahyin mesajını mustazaflara ulaştırmak için gösterdiği örnek mücadelesinin insanlara ulaşmasında, anlamasına engel olmuşlardır. Kur’an çalışmalarında da özgürleşme mücadelesine yetersiz ufkî bir bakış sorunu bulunmaktadır. Ellerinde Allah’ın mesajını okuyan insanların bu konu üzerine bakışlarında ciddi bir sorunun varlığı ise son derece üzücü bir durumdur.
Vahyin mesajını ezilenlerin evlerinde, çalıştıkları fabrikalarda, terlerinin düştüğü tarlalarda birlikte okumalıyız, birlikte dillendirmeliyiz.
Mücadele ezilenler için değil, ezilenlerle birlikte gerçekleştirilmelidir.
Özgürlük fethedilir. Armağan olarak verilemez, alınamaz. Özellikle bu noktada İslami kimliğimizin parçalanamaz oluşu gerçeğinin korunabilmesi için taleplerimizi bir hak olarak değil, bir kimlik inşası olarak dillendirmeliyiz.
Ayrıca “hikmet” kavramının tarih içinde Kur’anî temelinin kaybettirildiğini söyleyen Ahmet ÖRS, Paulo Freire’nin kitabında geçen “praksis” kavramının karşılığı olarak kullanabileceğimizi belirterek özgürleşmenin yeni bir praksisle sağlanacağını, aksi halde bu projenin bir aktivizme dönüşebileceğini vurguladı.
Kur’an-ı Kerim, özgürleşme çağrısıdır ve insanlara bir özgürleşme projesi sunar. Freire’nin bu eseri de bir Kur’an tefsiridir.
Ezen-ezilen ilişkisindeki çelişki insanlaşmayla aşılır. Bu sancılı bir süreçle/doğumla gerçekleşecektir. Bu doğumdan sonra artık ne ezen vardır ne de ezilen.
Önümüzdeki pazar kitapla ilgili değerlendirmeyi tamamlayacak ikinci bir seminer gerçekleştirilecek.
Etiket(ler): , , .Yer işareti koy Kalıcı Bağlantı.

Bir yanıt yazın