İtalyan bir gazeteci İskenderun’a geldi. Kendisi bundan öncede Gazze’deymiş. Kanlı baskın olmadan önce. Gemilerin gelmesini bekleyenlerin arasındaki gazetecilerden biri. İskenderun’a gelme amacı ise Katolik Kilisesi’nde meydana gelen cinayet için haber hazırlamak. Biliyorsunuz İskenderun’da meydan gelen cinayette kilise piskoposu Luigi Padovese şöförü tarafından öldürüldü. Şöförün ailesinin ne kadar doğru, uzun süredir kilise için çalıştığını duydum. Şöföründe psikolojik sorunları varmış, ayrıca piskoposla da sorunlar yaşıyormuş.
Gazeteci, insani yardım gemisine düzenlenen baskında hayatını kaybedenlerden birinin İskenderun’da olduğunu öğrenince ailesiyle görüşmek istemiş şehidin. Ancak ailesinin görüşemeyecek durumda olmasından gazeteci aileyle görüşemedi.
İskenderun’dan Mavi Marmara eylemine toplam dört kişi katıldı. Bunlardan biri Ankara’dan katıldı. Diğer üçü ise İskenderun’dan katıldı. Biri ilk gün şehit oldu diye haberi gelen Muammer Kavakçıoğlu. İHH gönüllüsü. Ezher mezunu. Çok tatlı bir abi. Diğeri Zekeriya Kanat. O da derneğin başkanlığını yapıyor. Onunda Adem Özköse’nin sonradan ortaya çıkan çekimlerinde Cengiz Akyüz’ün başında beklerkenki hali harap. Yakınınızdaki biri henüz dakikalar önce hayatını kaybetmiş. İsim karışıklığı ordada yaşanıyor. Çünkü kimse konuşacak durumda değil.
Üstte söylediğim gazeteci Muammer Abiyle söyleşi yaptı. Bir sorusu neden bu oraganizasyona katıldınız şeklindeydi. Muammer Kavakçıoğlu, Gazze’deki ablukayı delmek, oradaki insanlara insani yardım ulaştırmak ve ablukaya dikkat çekmek olduğunu ifade etti. Oradaki yetimlere, kimsesizlere yardım ulaştırmak dedi ayrıca. Bu sefer gazeteci şunu sordu: Ama şimdi burdaki çocuklar yetim kaldı (soru edasıyla)?
Bu soruyu çok sinsice bulanlar oldu. Bende açıkçası, gazeteci mademki yardım gemisiyle ilgileniyor, neden gündemi hemen öldürülen piskoposa çevrilmiş diye sormadan edemedim. Neyse ki siyasi bir olay değilmiş.
Muammer abi şunu dedi: Siz bunu anlayamazsınız.