Onun romancılığının hak ettiği ilgiyi bulamayışında ya da “kanonik metnin dışında” kalmasında/bırakılmasında bu yönünün de etkili olduğundan söz edilebilir mi?
Edilebilir kanaatindeyim. Daha önce de belirttiğim gibi Fatma Aliye Hanım dönemindeki diğer kadın ve erkek romancıların kadın tiplerine alternatif oluşturup örnek tipler yaratsa da, bu farklılık kısa bir süre içinde unutuldu. Fatma Aliye Hanım’ın, referansları İslam kaynaklı olan eserlerinin, daha seküler bir dünya hedefleyen laik Türkiye Cumhuriyetinin kanonik ana metni içinde yer alamaması şaşırtıcı değil.
Maalesef kültür tarihimiz aynı zamanda dinle bir hesaplaşmayı da içeriyor. Fatma Aliye Hanım’ın Osmanlı kadınına gösterdiği örneklerin Asr-ı Saadet kaynaklı oluşu, romanlarında çizdiği örnek kadın tiplerinin Müslüman duyarlılığı ile şekillendirilmesi yazarın uzun süre unutulmasında etkili olmuş olabilir. Sahiplenilmeye başlanıldığı noktada ise daha çok “ilk feministlerimizden” diye tanımlanarak gündeme getirildi. Ancak ifade etmeye çalıştığım gibi feminist okumalar onu anlamakta yetersiz kalıyor.
Fatma Aliye Hanım’ın unutulmasına Halide Edip’in ortaya çıkışı da bir başka neden olarak gösteriliyor. Esasında bu iki gerekçe de birbirinden çok uzak sayılmaz. Bilindiği gibi Halide Edip’in romanlarında yer alan örnek kadın tipleri, yeni Türk kadınını temsil ediyor. Cumhuriyet’in ilk yıllarında, yeni devletin modernliği en etkileyici biçimde, rejimin tanıtımının simgesi haline gelen kadın imgeleri yoluyla yansıtılmıştı. Genel olarak Halide Edip’in romanlarındaki kadınlar da, rejimin ideal kadınını temsil eden kadınlardı. Dolayısıyla Fatma Aliye Hanım’ın resmi ulusal kanonun dışında kalmış olması da son derece anlaşılır oluyor.”