Metin Eleştirisi Amaç Değil Araçtır | Murat Belge

“Bence bu metin incelemesi, eleştiride bir amaç değil, kaçınılmaz bir araç, bütünsel bir çalışmanın bir ön çalışmasıdır” diyorsunuz. Bunun nasıl bir ön çalışma olduğunu, neyin aracı olduğunu biraz açalım. Yeni Dergi’de Hüseyin Cöntürk’le Divan Şiiri üzerine yaptığınız polemikte de biçimci anlayışa karşı çıkarken benzer şeyler söylüyorsunuz. Bu dönemin edebiyat eleştirisinde de aynı yönelim yok mu? Bu dönemde biçimciliğe çok sarılınmıyor ama kuramların içerisinde kaybolmak, tarihsel bağlamı unutmak söz konusu sanki. Biçimcilikle örtüşen bir şey var bu dönemin edebiyat eleştirilerinde. Bu anlamda araç olma işlevini açabilir misiniz?
1967’de

Ben edebiyatın ahlaki bir işlevi olduğuna inanan biri değilim. Ama olmadığını savunan biri de değilim. Genel anlamda ‘etik’ten, daha soyut, daha evrensel, zamandan bağımsız olan kategoriden kopuk bir edebiyat düşünemiyorum. 
Bunu kabul ettiğin zaman bir tür düalizme gidiyorsun, çünkü bir yandan da estetik diye bir mesele var. Ve öyle olunca da Sir Philips Sydney’in edebiyatı püritenlere karşı savunurken söylediği gibi, “Edebiyatı küçümsemeyin, çünkü edebiyat ahlak dersi verir. Ama bunu yaparken eğlendirir. Ama ahlak dersi vermesi de eğlendirmesine bağlıdır.” Şimdi böyle deyince işin özlü ahlak, eğlendirme kısmı estetik diye ayrışıyor.
Sir Philips’ten bu yana tartışılıyorsa bu, iki tane akıllı laf edip de kurtulamazsın, çünkü dönüp dolaşıp karşına çıkacak sorunlardan biri. Ben de doğrusu biraz böyle bakıyorum, biri diğerinden daha değerli demiyorum ama F.R. Leavis gibi düşünüyorum: Sanat, edebiyat bize hayatımızı eleştirel bir şekilde yaşamanın araçlarını, imkânlarını sunar. Sanatla, edebiyatla uğraştığımız ölçüde kendi kararlarımızı daha sağlam temellere oturtarak verebiliriz. Daha sağlam temeller, bizi daha çabuk zengin edecek, otomobil sahibi yapacak kararlar değildir. Öyle yaşamaya karar vermek, vermemek gibi bir durum var. Öyle yaşamaya karar verdiğin zaman, verdiğin kararın gereğini yerine getireceksin. O zaman da sanatla, edebiyatla yakın bir ilişki kurman lazım. Ben George Eliot’ın The Mill on the Floss’unu okurken ya da hoca olarak çocuklara okuturken, kiminle evleneceğim, nasıl evleneceğim ya da kitap üzerine konuştuğumuz öğrenciler bunu nasıl yapacaklar gibi konuları da düşünüyorum aslında. Büsbütün bağımsız bir mesele değil bence.

Tamamı >>

Etiket(ler): , , , .Yer işareti koy Kalıcı Bağlantı.

Bir cevap yazın