2010’un dökümünü yapan Edebiyat Ortamı Öykü Yıllığı 2011 “öykü gündemimize bir kayıt düşmeyi” amaçlıyor. Bir ilk yıllık olmanın kusurlarını ve eksikliklerini de adlandırmasından itibaren üzerinde taşıyor.
Yıllıklar, bir yıl içinde geçen edebiyat etkinliklerini anımsamayı kolaylaştırma amacını taşırlar. Bir yılın edebiyat birikimini hiçbir okurun izleme o imkânı bulunmadığı hatırlandığında önemli olduğu söylenebilir. Yıllık hazırlama sorumluluğunu alanlar kendi beğenileri, edebiyat anlayışları doğrultusunda yıllıklarını hazırlarlar.
Öteden beri hazırlanan ve günden güne bir türün seçkisi haline gelen yıllıkların odaklandıkları türün o yıl içindeki genel görünümünü, yeniliklerini, eski ve yeni tartışmaları derli toplu biçimde okura sunmayı hedefledikleri söylenebilir.
Mustafa Aydoğan “İlk’ler her zaman önemlidir. Bir işe ‘ilk’ imzayı atan kişiler, ilginç bir tasarrufa sahip olurlar: Sadece ortaya koydukları eseri/eylemi değil, o eseri/eylemi bütünleyen duyguları ve tavırları da geleceğe aktarırlar” diyordu Varlık dergisinde şiir yıllıkları üstüne düşüncelerini aktarırken.
Onun yayın yönetmenliğini yaptığı Edebiyat Ortamı dergisi şiir yıllığı yanında öykü türünü merkeze alan bir yıllık yayımladı. Bu bir ilk yıllık. Sadık Yalsızuçanlar’ın hazırladığı yıllık bir ilk olmanın avantajını daha çok da dezavantajını aynı anda üstünde taşıyan bir yıllık. Yıllığı yayıma hazırlayan Yalsızuçanlar bu çalışmanın amacını şöyle açıklıyor: “Öykümüzün geçen yılki görünümüne ilişkin bir kare belirleme(..) öykü gündemimize bir kayıt düşme.”
2010 yılında yayımlanan öykü kitaplarına ilişkin belirleme ve soruşturmaların da yer aldığı Öykü Yıllığı’nın hazırlanma yöntemi ve sınırlı seçimi ise şöyle açıklanıyor önsözde: “ Ulaşabildiğimiz pek çok dergiyi birkaç kişi titizlikle taradık ve öyküler bölümünde topladık. Yıllıkta bulamadığımız laikin dergilerde yayımlanmış olan onlarca güzel öykü var. Onların burada niçin olmadığı(muhtemel) sorusu haklı olmakla birlikte, takdir edersiniz ki, kitaplık çapta bir kayıt, her şeyden önce bir sınırlama öngörür. Gönül arzu ederdi ki, okunmaya değer bütün öyküleri bir çatı altında toplayalım ve siz bir öykü cennetine çekelim… Lâkin arzu etmekle iş bitmiyor.”
Adlandırma Kusuru
Hazırlayıcısının “Kusurlar bizden, güzellikler O’ndandır” dediği yıllığı tanıtan hatta artılarını öne alan birkaç değini çıktı. Zaman’daki yazıda Semih Gümüş adının ısrarla önde tutulması da ayrıca düşünülmesi gereken bir konu. Hakkında yazmasını yahut değinmesini beklediğim ve kanaatlerini önemsediğim birkaç ismin Edebiyat Ortamı Öykü Yıllığı 2011 hakkındaki düşüncelerini ise şu an için bilmiyorum.
Yıllıkta dikkatimi çeken birkaç noktayı da bu vesileyle belirtmek istiyorum. İlkin yıllığın adında yer alan 2011’in 2010 olması gerektiğini belirtmek gerekir. Çünkü yıllıkta yer alan öyküler 2011’de yayımlanan öyküleri, kitapları ele almıyor. Bir yıl öncesinin dökümünü okura sunma düşüncesinde olan yıllığın adlandırma düzleminde geri dönülemez bir hata yaptığını düşünüyorum. Çünkü yıllığı hazırlayanlar adlandırmanın yanlış olduğu düşüncesine kani olmuş olsalar bile bu yılın sonunda adında 2011 geçen ikinci bir yıllık yayımlamayı göze alamazlar.
Adlandırma sorununun Edebiyat Ortamı dergisinin şiir yıllığı için de geçerli olduğunu hatta bunun bir süreklilik kazandığını da ayrıca belirtmeliyim. Benzer bir adlandırma sorununun Türkiye Yazarlar Birliği’nin 28 senedir yayınladığı yıllıkları için de geçerli olduğunu da hatırlatalım bu vesileyle.
Öykü eleştirisinde öne çıkan isimlerden hiç birinin öykü yıllığında yer almamış olmasının yanında dergilerde ve gazetelerin kitap eklerinde öykü eleştirisinin durumu gibi konulara da hiç değinmemiş öykü yıllığı. Yalsızuçanlar, yıllık hazırlayıcısı olarak sadece önsözle yetinmiş. Öykücüler ve öyküleri hakkında yorumlar yapmaktan kaçınmış. Öykü politikasının bir yönünü kavramak açısından Kürtçe Edebiyat bağlamında yazılan yazılarda, hazırlanan dosya konularında öyküye değen yaklaşımların da öykü yıllığında yer bulabilmesi gerekirdi.
Selçuk Altun Kitap İçin’de şöyle diyordu: “’Şiir Yıllığı’ çıkaran çilekeşlere bir öneri de benden; Yıllıklara ‘Yabancı Dillerde Türk Şiiri’ bölümü eklenmesi ve orada yabancı dillere ‘o dönem- çevrilen Türk şairlerinin yapıtları ile varsa şiirimizle ilgili antolojilerin listelenmesi.” Bu önerinin tamamının olmasa bile en azından bir kısmını öykü üzerinden de düşünmekte fayda var.
Çeviri öykü kitabı bahsinde sadece Virginia Woolf’un Bütün Öyküleri’nin adı geçiyor yıllıkta. Sibel Eraslan’ın cevabında da birkaç çeviri öykü adı geçiyor. Bunun dışında Fayrap, Hece Öykü, Notos Öykü vs dergilerde çıkan çeviri öykülere müstakil bir yazıda yahut girişte yer alan yazılarda değinilmeyişi de bir eksiklik. Dolayısıyla öyküye bütünüyle odaklanamama durumu var sanırım.
Başarısız Bir Soruşturma
Türkiye’nin öykü yıllığını ortaya koymak için çaba harcayan yıllığın en kusurlu yanı soruşturma kısmı bence. Örneğin soruşturmanın ilk ismi Ahmet Büke’nin cevabı şöyle: “ Geçen yıl ekmek parası yüzünden çalışmaktan bir elin parmağı kadar kitap okudum desem ve özür dilesem” Murathan Mungan isse şöyle demiş: “Merhaba. İlginiz için teşekkür ederim. Kendimce aldığım bir ilke kararıyla yıllardır hiçbir soruşturmaya yanıt vermemekteyim. Çalışmalarınızda başarılar dilerim. Esenlikle.” Belki Ahmet Büke de tıpkı Murathan Mungan gibi soruşturmaya cevap veremeyeceğini belirtmek için yazdı. Ama her iki cevap bu haliyle ilk olmasıyla öne çıkarılan yıllıkta yer almış. Yine ilk kitabı Yoksa geçen yıl yayımlanan Nermin Tenekeci’nin “Affınıza sığınarak bu soruşturmaya cevap veremeyeceğim” diye başladığı ve okumalar, hatırlamalar, hoşlanmalar konusunda mahrem hususlar ifade eden elektronik posta cevabı da soruşturma cevabı olarak yıllıkta yer almış.
Faruk Duman ise şöyle diyor: “Sadık Bey o kadar çok ve hızlı okuyorum ki, aklımda tutmak olanaksız oluyor…” Yıldız Ramazanoğlu’nun ön adının Hacer olduğunu öğrenmemiz öykü dünyası açısından bir kazanım olarak görülebilir mi, bilmiyorum tabii. Buna benzer pek çok özensiz hatta ayıklanarak yayımlanması gereken husus var yıllığın bu bölümünde. Tabii bunun tümüyle yıllığı hazırlayanlarla ilişkili olduğunu söyleyemeyiz. Kimseye haksızlık etmek istemem ama daha çok soruşturmayı önemsemeyen ve çalatuş cevaplar veren yahut vermek istemeyen yazarlarla ilgili bu durum. Fakat cevapların bu hallerinin yıllığa alınması da tümüyle yıllık hazırlayıcısının kusuru kanaatimce.
Soruşturma sorularını okuyarak devam edelim: “2010 yılı içinde yayımlanmış, dikkatinizi çeken on öykü hangisidir? 2010 yılı içinde yayımlanmış, dikkatinizi çeken on öykü hangisidir?” Soruşturma sorularının niceliğe odaklı olarak hazırlanması ve gerekçelendirmeyi dikkate almaması başlı başına bir kusur. Fatma Barbarosoğlu “Dergi takip etmiyorum” cevabını vermiş ilk soru için. Ethem Baran ise Bu dönem farklı okumalar yaptığım için ne yazık ki yeni kitapları ve özellikle dergileri takip edemedim. Dergilerdeki öyküler için yardımcı olamayacağım” cevabını vermiş.
Mütevazılığı Bozan Kibir
Recep Şükrü Güngör ise yıllıkta yer alan soruşturmanın genel mütevazılığını tek başına sekteye uğratmayı başaracak derecede alabildiğine çirkin kibirli bir cevap vermiş. Şöyle diyor: “İlk olarak Kayıp Ruhlar Kıraathanesi yayınlandı. Daha sonra Osman Şahin’in Darağacı Avı yayınlandı. Zafer Yahut Hiç, bu yılın en başarısız öykü kitabıdır.
En iyisini Kayıp Ruhlar Kıraathanesi’nin yazarı olmam hasebiyle söylemem yanlış olur.
Selam ederim.” Bu cevap, ciddi bir sorun bence.
Zafer Yahut Hiç’in yazarının Mustafa Kutlu olduğunu da hatırlatalım.
Bundan dolayı Behçet Necatigil’in ünlü “insaf” ölçütünü hatırda tutarak Hüseyin Atlansoy’un cevabının giriş cümlesine silinmez bir yere mutlaka kaydetmeli:
“Ben genel olarak tek tek öyküleri değil de ‘öykücü’leri okuyorum.” Bu bahiste son söz Edebiyat Ortamı dergisinin yayın yönetmeni Mustafa Aydoğan’ın Varlık’ta yayımlanan soruşturma cevaplarının son cümleleri olsun: “ Her şey, adalet ve özgünlükte. Adalet, ikna eder; özgünlük, hayatı yaşanılır kılar.”
Üç ismin soruşturma sorularını ciddiyetle cevapladığı hemen ilk bakışta dikkat çekiyor. Kamil Yeşil, Aykut Ertuğrul, Yılmaz Yılmaz’ın cevapları hem dergiler düzleminde hem de öykü öykü örgülenmiş olması bakımından oldukça önemli. Eminim soruşturma sorularının gönderildiği isimler arasında yer alsaydı Kâmil Yıldız ve Nurcan Toprak da oylumlu cevap verirdi. Hüseyin Su, Cemal Şakar, Necati Mert, Cihan Aktaş, Murat Yalçın isimlerini de yıllığın soruşturma kısmında görmek isterdim doğrusu.
Kusurlarına karşın yıllığı hazırlayan ismin yeni öykü yıllıklarında buluşma temennisine “daha nitelikli” şerhi ile katılıyorum.
Öykü Yıllığını hazırlama sorumluluğunu üstlenenlerin, hazırladıkları yıllığın en azından meraklıları için, önemli bir kaynak olmayı başarabilmesi için bu nitelik meselesine kafa yormaları ve bunu belli bir çıtanın üstüne çıkarmayı başarmaları lazım.
Edebiyat Ortamı Öykü Yıllığı, Hazırlayan: Sadık Yalsızuçanlar, Edebiyat Ortamı Yayınları, 2011,239 sayfa.
merhaba,
Asım Öz Bey’in dediği gibi düşünmedim. kibirli yazmak aklımın ucundan bile geçmedi. En sevmediğim tavırdır kibir. kibirli gördüklerimle hemen alakayı keserim. o yazıda kibirli görünmekten çok üzgünüm. maksadını aşan ifadelerimden ötürü beni kibirli ve çirkin gören dostlarımdan, okurlarımdan, öykücülerden özür dilerim. asla kibirli olmak, çirkin olmak gibi bir niyetim yok.
en iyilerin sorulduğu bir soruşturmada kötü görülenin anılmasıydı hata olan. yoksa mustafa kutlu eleştirilmez değildir. Ben farklı bir açıdan bakıyorum recep şükrü güngör’ü cesaretinden dolayı kutluyorum. şayet yalsızuçanlar bu eleştiriye katılmasaydı o cümleyi yayınlamazdı.