Ortadoğu halklarının çok boyutlu acılarının küresel güçlerin amaçlarıyla çakıştırılması yapacağımız tahlillerin zorluğunun kaynağı gibi duruyor. Suriye’de uzun süredir devam eden ayaklanma ancak birçok boyut ele alınarak sağlıklı bir şekilde değerlendirilebilir.
“Arap Baharı” adı verilen sürecin, Tahrir Meydanı dışında (Tunus, Libya) su götürür yanları olduğu her geçen gün açığa çıkıyor. Batılı güçlerin daha ılımlı demokratik yönetimlere devredeceği iktidarlar eliyle küresel sermaye dolaşımını bölgede rahatça yapabilme projeleri bağlamında katı, diktatör yönetimler tasfiye ediliyor. Tahrir’in de kafası ve pozisyonu itibariyle durduğu yerin bugün seçim sandıklarından çıkan yerden farklı olduğu ayan beyan ortada.
Tunus, Mısır ve Libya’da AKP benzeri partilerin seçimlerden galip ayrılması, süregiden projeyi anlamamızı kolaylaştırabilir. Libya ya da Mısır’da selefî tarafı ağır basan bir üslupla şeriat istenmesi, buna mukabil bu şeriatın Suud’da olduğu gibi emperyalizmle ilişkisini kesmeyen bağları, şüpheli halleri orta yere seriyor. Arap Baharı sürecinin belki de asıl ve en önemli halkasının Suriye olduğu gerçeği yenilerde anlaşılmaya başlanıyor.
Türkiye’de Kemalist rejimin tasfiye sürecinin coşkusuna evet, kolaylıkla kapılmak mümkündür. Lakin, bir Tahrir küçüğünün bile halk tarafından sahiplenilmeden, Ortadoğu’daki katı yönetimlere koşut biçimde gerçekleş(tiril)en bu tasfiye sürecinin neoliberal politikaların neresinde durduğunu görememek ancak bir körlük olarak okunabilir. Özellikle İslamcı cenahtaki coşku, küresel politikalardaki rolüyle AKP iktidarını görememek, onu bir asr-ı saadet rüzgârıyla benzer tutmak sonucunu doğurabiliyor.
Türkiye’deki tasfiye sürecinin öncüsü iktidarın küresel yağma ve zorbalık mücadelesinde NATO operasyonlarından füze kalkanına, harami sermayelerin taşeronluğuna kadar egemenlerle iş tutuşu maalesef İslamcılar tarafından görülmek istenmiyor. Başörtüsünden emek sömürüsüne, oradan Kürt sorununa, yakın tarihindeki katliamlarla yüzleşmeme inadına kadar devletin temel zorba reflekslerine itaati hükümet politikası haline getirmiş AKP iktidarı yerine, teslim alınmış kalede bulunmanın güveni ile Ortadoğu cihadına çıkanların özeleştiri yapabilme kabiliyetleri sorgulanmazsa süreç çok daha vahim boyutlara evrilebilecektir.
Hizbullah’ın bir türlü becerilemeyen silahsızlandırılmasının sağlanması ve en nihayetinde de tasfiye edilmesi amaçlanıp İran’ın Müslümanların da içinde bulunduğu geniş kitleler için şeytanlaştırılması, yeni yağma alanlarının açılabilmesini amaçlayan Ortadoğu fethine giden yolları kapitalizm için açmak anlamına geliyor.
Özgür Suriye Ordusu ya da Suriye Ulusal Konseyi gibi organizasyonların belirsiz ve karanlık süreçlerde batılıların isteği muvacehesinde Türkiye’nin de eliyle örgütlenmesi ve iç savaşın bu operasyonlar sonucunda patlak vermesi yukarıda göstermeye çalıştığımız tabloyu açıklamayı kolaylaştırıyor. Zalim Baas ve Esad yönetimini aşan bambaşka bir çerçeveye odaklanmak durumundayız. İslami çevreler aslında bunu Irak işgali hazırlığı sürecinde başarabilmişlerdi. Zalim Saddam’a rağmen işgale direnmişlerdi çünkü ABD işgali bambaşka bir şeydi; yerli zalimleri çok çok aşan ve geleceğe ilişkin bütün mümbit havzalarımızı uzun vadede ve daha köklü bir şekilde tahrip edecek başka bir operasyondu niyetlenilen.
Müslümanlar bir devrim yapacaklarsa bunun bedellerini ödeyeceklerdir. Bu sadece Müslümanlar için de geçerli değildir elbette. Yerel zalimler yerine küresel zalimlerin bölgemize gidecek yolunu döşemeye çalışmak çok daha büyük bir hata, affedilmez bir ihanet olacaktır. Libya süreci tam olarak da bunun acı bir örneğidir. Bugün Ak Parti iktidarına zımnen ya da alenen fiili ve zihinsel katılım beyanında bulunan İslami çevrelerin iktidarın küresel angajmanlarını görmezden gelmesi siyasal tarihin en büyük akıl tutulmasından başka bir şey değildir.
Ortadoğu sahasının küresel konseptin diliyle “çer-çöp”ten temizlenerek üretim-tüketim sarmalına açılması sürecinde hiçbir propaganda aracını ihmal etmeden kullanan, Ortadoğu halkları adına “dostluk” iddialarıyla girişimlerde bulunan batı bloku karşısında hükümetin dizinin dibinden nutuk atmanın sorgulanması ileriye bırakılacak olursa kaybettiklerimiz hanesine çok şey yazılacaktır.
platformhaber.net