Çok bilinen bir kanaat önderinin absürd eleştirilerine girmek hiç istemiyorum. Ben, bizim mahallenin edebiyatçı zevatının sığ hezeyanlarından bahsedeceğim, Tasfiye‘nin edebiyat dergisi olması hasebiyle.
“Türk Milleti” çok büyük bir yanılgı içinde. Yunus’tan Mevlana’dan bu yana iyi ediplerimizi, şairlerimizi hep âlim kabul ediyoruz. İyi edip ya da şair oldukları için hayatın anlamını çözdü, kurtuluşa erdi diye addediyoruz. Halbuki onlar sadece iyi edip ve şairler. Daha ötesi yok. Dünya edebiyatına baktığımda ne batıda ne doğuda böyle bir algı yok. Bu sanki Selçuklu-Osmanlı-Türkiye üçlüsünün halklarının düştüğü özgün bir yanılgı. Siz hiç bir İngilizin Saint Shakespeare dediğini duydunuz mu!? Bu kadim hastalık günümüzde de en kuvvetli şekilde devam ediyor. Hâlâ edebiyatçıları fikir adamı zannediyoruz. Ne diyecek de hayatımız değişecek diye ağzına bakıyoruz. Ama maalesef o ağzına bakılan edebiyatçılar sadece edip, sadece!
Mavi Marmara baskınında da bu derin sandığımız çok muhterem(!) abilerimiz yine derin(!) düşüncelerini kustular. Zamanında İslâm’dan İslâmcılık’tan anlamadıkları halde öyle olduklarını savundular. Bazıları öyle olmadıklarını söyledikleri halde bizden kabul ettik, büyüttük- besledik ama onlar tepemize pisledi. Mavi Marmara’daki şehitlerimize ölü deme cüretinde bulundu kimisi; kimisi geldiği yeri bilmeden “bu konuyu şeriatçı bir şekilde ele almayalım” dedi. Halbuki İslâmcılar’ın öyle bir derdi yoktu. Çıkayım da propaganda yapayım elimi güçlendireyim demedi kimse. O atmosferde bunu diyecek psikolojisi de olamazdı. O eylemlere burun kıvırarak gelmedikleri için gerçeği göremediler. Örneğin ilk günkü Taksim mitinginde Haluk Levent’in konuşmasını bilmiyorlardı ya da solcu bir ablamız olan Filistin Gönüllüleri Derneği başkanı Füsun Bandır konuşmasında İslamcıların sloganlarının saygıdan nasıl değişip İslami sloganlar yerine genel sloganlara evrildiğini bilemezdi. Kimse kimsenin elinden tutmadı sen bu eyleme gelme diye. Ama bu çok bilmiş zevatın derdi bağcıyı dövmekti; geçmişte de bu her zaman böyle oldu.
İsmet Özel’in ulusalcı bir refleksle terörize ettiği tipler “Mavi Marmara’dakiler ne ayak? Mücahit mi aktivist mi?” demeye getirerek olayı manipüle etmeye çalıştılar. Ömürleri boyunca minik taşların bile altına elini sokmamış, hiç bir değirmene su taşımamışlar, İslâmcılık oyunu oynamayı İslâmcılık sandılar. Herşeyi muhalefet etmeyi “hak üzerine muhalif olmak”la karıştırdılar.
Ama suç bizde. Bizim mahallenin gençlerinde, etkin isimlerinde. Bunları si palazlandırdınız, her söylediklerini siz mazur gördünüz. Vardır bir bildiği dediniz. “Tamam bazen saçmalıyor, ama iyi çocuktur!” dediniz. Bunlar da kendini Kaf Dağı’nda sandı. Günlerdir saçmalamalarını düzeltmeye çalışıyor haklılıklarını ispat etmek için didiniyorlar. Bırakın Oray Eğin’leri falan eleştirmeyi. Onlar en azından tavırlarında tutarlı; ne istediklerini nerede durduklarını biliyorlar,sağlam yere basıyorlar. Ama bizim bu yaramaz çocuk ve abilerimiz?
Yeter artık, onlar sadece edip, ne olur bunu bilin ve buna göre hareket edin!
Söz konusu siteler:
http://fayrap.blogspot.com/2010/06/mucahit-mi-aktivist-mi.html
http://www.afilifilintalar.com/index.php/hepimiz-ayni-gemideyiz
http://fayrap.blogspot.com/2010/06/beni-islami-camiaya-sikayet-etmenin.html
Kardeş ,yazarları eleştirme işlerine gireceğine.Az edebiyat yapın.Ne bu mahalle kavgası ağızı..