Eylem açılışında konuşan Özgür Yazarlar Birliği Başkanı Ahmet Örs, 15 Ekim Cumartesi günü, bütün dünyada vicdanlı insanların küresel kapitalizme karşı ayağa kalktığını, kendilerinin de Tokat’tan bu çağrıya ses verdiklerini söyledi. Kapitalizmin, neoliberal politikalarla artık hiçbir engel tanımadan her geçen gün daha da azgınlaşan bir köleleştirme sistemi olduğunu ifade eden Örs, “Bugün halkın büyük bir kısmı bankalara borçlu. Dünyanın diğer ülkeleri de aynı şekilde. İşte Yunanistan’dan İspanya’ya, Amerika’dan Avrupa şehirlerine kadar insanlar ayaktalar. Kapitalist hırslar insanlığı bitirdi. Somali’deki açlık sizce sadece kuraklık mı? Yoksa denizlerinde balık, geniş coğrafyalarında verimli arazi bırakmadan yağmalayan dev kapitalist tröstler mi? Biz ne yapacağız, sömürünün sonuçlarıyla mı uğraşacağız yoksa bizzat sömürgecilerle, kapitalist yağmacılarla mı mücadele edeceğiz?” diye konuştu.
İnsanlığın ortak malı ve nimeti olan bütün zenginliklerimiz talan edildi
Topluluk adına basın açıklamasını ise Filiz Aslan okudu. Açıklamasında, Kapitalizmin, mutlu bir azınlığın eliyle bütün insanlığı köleleştirmek istediğini, milyarlarca insanın, efendilerin hegemonyasında açlık ve çaresizlikle boğuşarak zindan hayatı yaşadığını, çokuluslu büyük şirketlerin dünyayı kendi keyiflerince yağmaladığını söyleyen Aslan, “Ellerini uzatmadıkları yer kalmadı. Bütün denizlerimiz, karalarımız yağmalandı. Yer altı ya da yer üstü, insanlığın ortak malı ve nimeti olan bütün zenginliklerimiz talan edildi. İnsanlık ve dünya var olalı beri, böyle saldırganlık, böyle azgınlık, böyle doyumsuzluk görmedi.” dedi.
Açıklamayı okuyan Filiz Aslan, insanın değil de paranın, tabiatın değil de kârın önemsendiği, fazla fazla kutsandığı bir çağın altında hep beraber ezildiklerini; sırtlarındaki yükün arttığını, kendilerine hayatın sadece çalışmak ve koşuşturmaktan ibaret olduğunun kabul ettirilmek istendiğini belirterek, sözlerini “Bunca koşturmacaya rağmen insanlar sevdikleriyle beraber huzurlu bir yaşam süremiyorlar. Çünkü yağmacı efendiler insanların alın terini, ekmeğini çalıyor; kendilerini de köle haline getiriyorlar. Tabiat sonsuz bir kaynakmışçasına yağmalanıyor; ormanlar, sular, denizler yok ediliyor. İnsanın anlam dünyası yitiriliyor.” diye sürdürdü.
Neoliberal saldırılar sosyal politikaların kırıntılarına bile tahammül edemiyor
Aslan açıklamasında “İşte 1960’ta 30 kat olan en zengin yüzde 20 ile en fakir yüzde 20 arasındaki gelir farkı 1997’de 225 kata çıkmış bulunuyor; bugünkü farkı ise Allah bilir! Türkiye’de açlık sınırını 950 lira olarak belirleyen kapitalist sistem, geçinebilmeleri için insanlara 658 liralık asgari ücreti layık görüyor! Enerji bakanı sermaye sahiplerini daha da zenginleştirmek için gün ışır ışımaz işe koyulmamız gerektiğini, hafta sonu da çalışılmasının lüzumlu olduğunu söylüyor. Sanki köleleştirilmiş milyonlarca insan günde 12 saate asgari ücretle çalıştırılmıyormuş gibi! Bu ne pervasızlıktır! Gözlerini inşaatçılık ve kalkınmacılık hırsı bürümüş! Diğer herkesi de köleleştirmek, robotlaştırmak istiyorlar. Eğitim bakanı çıkıp rotasyondan küresel ekonomik anlayış doğrultusunda rekabetçi öğrenci yetiştirmeye; çalışma sürelerini artırmaya kadar eğitim çalışanlarını piyasa koşullarında çalıştırmaya, onların örgütlenmelerini engellemeye çabalıyor. Neoliberal azgınlığın pervasız saldırıları sosyal politikaların kırıntılarına bile tahammül edemeyip sınırsız ve sorumsuz özelleştirme politikalarıyla herkesi 4/C’lileştirmeyi amaçlıyor!” sözleriyle de bugün ülkede uygulanmak istenen politikaları eleştirdi ve dünyada vicdanlı, onurlu ve insan kalabilmiş herkesle kapitalizme karşı mücadele etmeye devam edeceklerini söyleyerek “küresel kapitalizme karşı küresel intifada” çağrısında bulundu.
“Peoples of the world, rise up!” ya da “küresel kapitalizme karşı küresel intifada!”
Eylem boyunca “Küresel Kapitalizme Karşı Küresel İntifada, Peoples of the world rise up, Hırslarınız Yeryüzünü İfsat Etti” pankartlarının yanı sıra “kapitalizme kul olma, ranta değil halka bütçe, rekabet değil dayanışma” gibi dövizler taşındı, “insan dolardan değerlidir, kapitalizm dünyayı talan ediyor, rekabet değil dayanışma, hayatı insanı dünyayı tüketme, kapitalist yağma düzenine hayır, kapitalizm insanlığı çürütüyor, 4/C kölelik yasasıdır ” sloganları atıldı. Eylem sonunda kapitalist hırsları temsilen bir Amerikan doları ateşe verildi, tekbir getirildi.
Eylemde okunan basın açıklamasının tam metni şu şekilde:
KÜRESEL KAPİTALİZME KARŞI KÜRESEL İNTİFADA!
PEOPLES OF THE WORLD, RISE UP!
Değerli Tokat halkı, kıymetli basın mensubu kardeşlerimiz,
Bugün, insana ve tabiata saldıran kapitalizme, dünya halklarıyla birlikte karşı çıkmak için burada toplandık. Her geçen gün insanlığın ve tabiatın boğazına geçirdiği ilmeği sıkan, hayatı çekilmez hale getiren kapitalizme karşı insanlığı fıtratına, el konulmuş özüne çağırıyoruz. Kapitalizmin vahşetine karşı Kuzey Amerika’dan Avrupa’ya, Afrika’dan Güney Amerika’ya, Asya’dan Uzak Doğu’ya kadar ayaklanan bütün dünya halklarını Tokat’tan selamlıyoruz.
Arkadaşlar,
Kapitalizm, mutlu bir azınlığın eliyle bütün insanlığı köleleştirmek istiyor. Milyarlarca insan, efendilerin hegemonyasında açlık ve çaresizlikle boğuşarak zindan hayatı yaşıyor. Çokuluslu büyük şirketler dünyayı kendi keyiflerince yağmalıyor. Ellerini uzatmadıkları yer kalmadı. Bütün denizlerimiz, karalarımız yağmalandı. Yer altı ya da yer üstü, insanlığın ortak malı ve nimeti olan bütün zenginliklerimiz talan edildi. İnsanlık ve dünya var olalı beri, böyle saldırganlık, böyle azgınlık, böyle doyumsuzluk görmedi.
Bugün barbar batı medeniyetinin bütün dünyayı kendine benzettiğini görüyoruz. Hayatı tüketen, insanı sadece bir robota döndüren bu yaşam tarzı kulların Rableriyle bütün bağlarını kesmiş bulunuyor. İnsanlık cehennemî bir uçurumun kenarında durmuş, şaşkınca etrafına bakınıyor; bir kurtuluş umudu arıyor.
İnsanın değil de paranın, tabiatın değil de kârın önemsendiği, fazla fazla kutsandığı bir çağın altında hep beraber eziliyoruz. Sırtımızdaki yük artıyor, bize hayatın sadece çalışmak ve koşuşturmaktan ibaret olduğu kabul ettirilmek isteniyor. Bunca koşturmacaya rağmen insanlar sevdikleriyle beraber huzurlu bir yaşam süremiyorlar. Çünkü yağmacı efendiler insanların alın terini, ekmeğini çalıyor; kendilerini de köle haline getiriyorlar. Tabiat sonsuz bir kaynakmışçasına yağmalanıyor; ormanlar, sular, denizler yok ediliyor. İnsanın anlam dünyası yitiriliyor.
Dostlar,
Ülkemizin durumu da bu trajik tablodan farksız değil. Burada da 5 milyon insan asgari ücretle, günde 12 saat çalıştırılıyor. Burada da milyonlarca insan asgari ücret bile alamadan, sosyal güvencesi olmaksızın köleleştiriliyor. Burada da milyonlarca işsiz bugünlerini ve geleceklerini kaybetmenin endişesiyle yaşıyor. Bütün bunlar olurken kapitalist cephe yine boş durmuyor. Onlar yine ceplerini şişirmenin hesabı içindeler. Karın tokluğuna çalıştırarak sırtlarından zenginleştikleri emekçilerin yanı sıra tabiata da son sürat saldırarak yağmalarını artırmaya gayret ediyorlar. İşte HES inşaatları… İşte hükümetin nükleer tutkusu… İşte kirletilen, yok edilen derelerimiz, kurutulan ovalarımız, zehirlenen suyumuz, havamız… İşte her geçen gün daha da artan vergi yükleri… Kendisi bir kriz olan kapitalizmin insanların kanını daha çok emmek için bahanesi olan yeni krizler… İşte yağmadan, eşkıyalıktan beslenen yağma düzeni!
Fabrikalarda yoksul ailelerini doyuramayacak ücretlerle çalışan halkımızın çaresizliğine, derelerinin kurutulmaması için aylarca HES inşaatlarına karşı dururken coplarla, tekme tokatlarla geriletilen köylülerimizin gözyaşları eşlik ediyor. Zengin ailelerin çocukları özel okul ve üniversitelerde okurken ailesinin karnını doyurmak için fındığa, ayakkabı boyacılığına, tekstil tezgâhlarına koşturan yoksul çocukların öfkesi her geçen gün büyüyor. Yoksulluk ve çaresizlik, borçluluk ve geleceksizlik derinleşirken sermayenin heva ve heves tapıcılığının nişanesi olarak rezidanslar yükseliyor, yeni iktidar süreci geç kalmış yağmanın sembolü haline geliyor.
Arkadaşlar,
Gidişat insanlığın ve tabiatın aleyhinedir. Vakitlice müdahale edilip kapitalist yağma ve saldırganlığa bir son verilmezse tarifi ve çözümü imkânsız sorunlar yumağında hep beraber kıvranacağız. Allah’ın emaneti olan dünyayı elleriyle ifsat edenlere karşı ıslah direnişini örgütlemek, dünyada kapitalist yağmacılara karşı çıkan her onurlu insanın yanında durmak zorundayız.
Dostlar,
Rekabetin değil, dayanışmanın dünyasını arzulamalıyız. Sınırsız ve sorumsuz üretim hastalığına bir son vermeliyiz. Serbest piyasa denilen mel’anetin görünmez elini görünür kılıp behemehal kırmalıyız. Kurtla kuzuyu bir arada tutan ahlaksız, adaletsiz düzenin maskesini indirmeliyiz. Hakikatin buharlaştırılıp güçlülerin faşizmini yücelten sahte inançların ipliğini pazara çıkarmalıyız. Neoliberal çılgınlıkları ülkemizde ve dünyada fütursuzca uygulayan iktidar odaklarına karşı hakikat ve adalet direnişinin yanında yer almalıyız.
İşte 1960’ta 30 kat olan en zengin yüzde 20 ile en fakir yüzde 20 arasındaki gelir farkı 1997’de 225 kata çıkmış bulunuyor; bugünkü farkı ise Allah bilir! Türkiye’de açlık sınırını 950 lira olarak belirleyen kapitalist sistem, geçinebilmeleri için insanlara 658 liralık asgari ücreti layık görüyor! Enerji bakanı sermaye sahiplerini daha da zenginleştirmek için gün ışır ışımaz işe koyulmamız gerektiğini, hafta sonu da çalışılmasının lüzumlu olduğunu söylüyor. Sanki köleleştirilmiş milyonlarca insan günde 12 saate asgari ücretle çalıştırılmıyormuş gibi! Bu ne pervasızlıktır! Gözlerini inşaatçılık ve kalkınmacılık hırsı bürümüş! Diğer herkesi de köleleştirmek, robotlaştırmak istiyorlar. Eğitim bakanı çıkıp rotasyondan küresel ekonomik anlayış doğrultusunda rekabetçi öğrenci yetiştirmeye; çalışma sürelerini artırmaya kadar eğitim çalışanlarını piyasa koşullarında çalıştırmaya, onların örgütlenmelerini engellemeye çabalıyor. Neoliberal azgınlığın pervasız saldırıları sosyal politikaların kırıntılarına bile tahammül edemeyip sınırsız ve sorumsuz özelleştirme politikalarıyla herkesi 4/C’lileştirmeyi amaçlıyor!
Değerli arkadaşlar,
Kapitalizmin başka şekil ve boyutlarda bütün insanlık ve tabiatı kuşatan bu saldırganlığına, yozlaştırıcı etkisine karşı bugün bütün dünya ayakta: Biz de buradayız ve onların çığlıklarına sesimizi katıyoruz. Onlar gibi “İnsan ve tabiat; dolar ve eurolarınızdan, enerjinizden, cirolarınızdan, makinelerinizden, şirketlerinizden, nükleer santrallerinizden, ışıltılı tüketim katedrallerinizden, banka hesaplarınızdan, saçma sapan sayısız ürününüzden daha değerlidir!” diyoruz. Kendisi bizatihi kriz olan kapitalizme karşı; yüce kitabımız Kur’an’ın da ısrarla uzak durmamızı istediği bu biriktirme hırsına karşı vicdanı, aklı, fıtratı yozlaşıp körelmemiş herkesi karşı koyuşa, direnişe, boykota, adil bölüşüm ve ıslahtan yana dayanışmaya çağırıyoruz!
Kalkınmacı politikalar insanı yutuyor, zenginleşmeci hırslar tabiatı yağmalıyor, tüketim paranoyası kuşakları köleleştiriyor! Küresel kapitalist güçlerin jandarması NATO, Irak, Libya ve Afganistan’ı çok uluslu sömürgeye açıyor, batıda sıkışan sermaye Asya ve Ortadoğu’nun bakir alanlarına yağmacılık seferine çıkıyor. Ülkemiz iktidarı küresel sermayenin parası söz konusu olunca din iman ayrımı yapmıyor; kerameti kendinden menkul büyüme rakamlarının büyüsüyle memleketi küresel sermayenin açık pazarı haline getiriyor. Ülkemiz haramla inşa edilmek istenen kuşaklarla büyüyor. Rakamlar büyüdükçe hikmet yitip gidiyor.
Duyarlı dostlar,
Bütün bu olumsuz tabloyu ona teslim olmak için değil ona karşı direnmek için resmettik! Biz burada, başka onurlu insanlar da kendi diyarlarında bu çağın firavunluğuna, karunluğuna karşı mücadele vereceğiz! Seslerimiz ve direncimiz kötülüğü yerle bir edecek! Buna olan inancımız Allah’ın izniyle tamdır!
TOKAD & ÖZGÜR YAZARLAR BİRLİĞİ & TASFİYE DERGİSİ & ÖZGÜR EĞİTİM-SEN TOKAT İL TEMSİLCİLİĞİ
Adına
Filiz ASLAN