Ali Bulaç yine bir şey yaptı. Hani küçükken bir şey yaparsınız ve bunu gören kişi dı nı nı nı diye bir mırıldanma tutturur ya işte öyle. Referandumdan girip kadın konusuna oradan kadın sorununa gelmek gerçekten heyecan yarattı. Dün Taraf’tan Cİhan Aktaş da katıldı tartışmaya.
Özgün Duruş’ta Ali Bulaç, kadınla erkek arasındaki eşitliği düzeltici müdahelenin kadının evindeki rolünde bir gerilemeye neden olacağını söylüyor ve oyunun renginin hayırdan yana olduğunu belirtiyor ve yine yazının sonunda alimlere bir soru yöneltiyor, söylediklerini, onaylatmak istercesine imdat ediyor. İşte burda tartışma patlak verdi. Sen misin diyen: Kadınlar çalışırsa evi kim çekip çevirecek?
Aynı günde (aynı dediğim bu ikisi için) iki kadın; Nihal B. Karaca ve Hidayet Şefkatli Tuksal cepheden saldırdılar. Sonra Cemile Bayraktar ve ardından Taraf’ta Cihan Aktaş tartışmaya girdi. Son ikisinin üslubu ve tezleri daha kabul edilebilir. İlk ikisi sanırım Ali Bulaç’ın feminizm’i virüs diye mahkum etmesine içerlemiş. Hidayet Tuksal’ın feminist söylemlerini biliyoruz. Nihal Bengisu ise fazlasıyla demokrasi soslu bir müslüman tiplemesi. Bu konuda demokrasinin kadın profilini bilmeyen yok. Cihan Aktaş ise daha mutedil. Söyledikleri İslami referanslar taşır. Feminist tarihi de iyi bilen Cihan Aktaş feminizm polemikçiliği yapmaz. Cemile Bayraktar’ın soruları ise bu ülkedeki İslamcıların her konuyu eline yüzüne bulaştırdığının izlerini taşır.
Ali Bulaç’ın düşüncesindeki çelişki şu: Ali Bulaç aslında erkeğin de çalışmak zorunda oluşunu evde yaşanan sorunların temelindeki nedenler arsında görmüyor. Erkeği dışarı çıkaran neden, kadını da dışarı sürükledi. Halbuki sosyolog olduğu halde çalışmak zorunda olmanın çok fazla gerilere götürülemeyeceğini bilmeliydi.
Zorunlu çalışma, kapitalist sistemin dişlileri arasına kadını da çekip aldı. Üstelik kadın, bedeni üzerinden daha fazla paraya çevrildi ve sonuçta bu toplumu yozlaştıran bir etkene dönüştü. Evet doğrudur, kadının evini terk edişi evde bir kaosa neden olur. Bu hem aile içinde hem dışarıda. Ama bunu çok basit bir dille izah ederseniz kadınların hedefi olmaktan duramazsınız. Hele yıllar yılı başörtüsünden dolayı başlarına gelmedik kalmayan müslüman kadınlara bu açıklamalar yeni mağduriyet alanları üretmek dışında bir işe yaramaz. Bu tartışma inşaallah sürer daha, Ali Bulaç’ın cevap verme huyu olsa sürer ama…
Son olarak Esra Elönü’nün Taraf gazetesinde ‘Sizce mutsuzluğun tanımı nedir?’ sorusuna verdiği yanıtta kadın sorununa bir veri arayalım: Kalemsiz bir odada fasülye kırmak.