Büyük büyük önüne değil, parça pinçik edip tâ içine kadar koyduğum, hafriyat ve münakalatta emeği geçen diğer üç sindirim organının desteğiyle kendisine pek de iş bırakmadığım hâlde yaptı yapacağını bizimki.
Dudaklar dâhil tekmil ağız boşluğu (malum, kadim kuraldır; sindirim ağızda başlar); konuşmak ve nefes almak faaliyeti de içinde olmakla beraber triatlomu tamamlayıp yutkunmayı da yapan hançere; nev-i şahsına münhasır peristaltik hareketiyle yemek borusu…
Tüm bu sây û gayreti görmeyip şuncacık asidi, jileti bile erittiğine dair rivayetler anlatılan o müthiş özsuyundan bir küçük miktarı çok görüp kendi rahatı için geride kalanlara ikinci bir eza vermekten çekinmeyen, karın boşluğunun hafif sol tarafındaki, şu malum doldurulması en kötü sayılan, hayvan mezarlığına çevrilmemesi tavsiye edilen kap…
Sen, sana bunca külfetli organizasyonla gelenleri bir sonraki kademeye aktarmadığın gibi, tutmuş bir de istiflemişsin. Bakma öyle, yapmışsın işte. Sen bilgisayar programı mısın ki, geriye yolladıklarını geliş sırasına koyuyorsun bir de? Benim bildiğim, recover yapıyor bu işi. Sen niye istif ediyorsun da harmanlamıyorsun arkadaşım? Karıştırsana güzelce.
Bir de boruların alt tarafında, dışarıdan destekli geri çekme faaliyetini pek güçleştiren, müthiş bir gaz birikmesi olmuş. Var gücümle çektiğim hâlde, gaza denk gelen patlıcan, kırık buğday, domates, kabak ve dahi sayamayacağım çeşitli nebat, gidiş sırasıyla geri gelirken bu mıntıkaya gelince boşlukta kalıp etrafa saçılıp aradaki münasebeti inkıtaa uğratıyor. Buna rağmen gelenleri buyur edip gitmek istedikleri yere yolladıktan sonra vücudun isteğine binaen tâ ense kökünden başlayıp güzelce yıkayıp kuruladığım başımı daha fazla yormadan geri yatırdım yastığa.
Muayyen olup muvakkat olmayan bir ikinci operasyon için bir saatten fazla bir o tarafa bir bu tarafa dönüp dururken tahminen dört beş saniye süren bir ihracatla biriken gazı, ağızda bıraktığı ve en az bir gün boyu beni Garcialarla dumura uğratıp plasebolara gark ettiren berbat tatlar eşliğinde salıverdim. İyi bari kurtuldum, derken… Birincisine benzeyen âni bir sıçramayla tekrar ayakyolunun yolunu tuttum.