Edebiyata Siyasal Sorumluluk Yüklenir mi?

Semih Gümüş, Radikal Kitap’taki (27 Nisan 2012) “Edebiyata Siyasal Sorumluluk Yüklenir mi?” başlıklı yazısında edebiyat-siyaset ilişkisini tartışmış.

Sovyetlerde üretilen edebiyatın, oluşturulduğu dönemde okuma ve bilinçlen(dir)me faaliyetlerinin yükselişine ne kadar katkı yaparsa yapsın bugüne kalan bir değer üretemediğini söylüyor Semih Gümüş. Siyasetin edebiyatıyla edebiyatın siyasetini birbirinden ayırıyor. Modernizmin hayata paralel olarak kendi gerçekliğini ürettiğini, buna mukabil postmodernizmin günlük siyasetin edebiyatta da üretilebilmesine uygun bir zemin sağladığını söylüyor.

Meseleyi bu zeminde tartışırken 12 Eylül çerçevesinde üretilen edebiyatı örnek veriyor Semih Gümüş. Sıcak ortamlarda yapılan edebiyatın ortaya pek sağlıklı ürünler çıkaramayacağını, bu nedenle en az 15 yıllık bir sürenin geçmesinin edebi eserin niteliği bakımından şart olduğunu belirtiyor.

Burada Semih Gümüş’e hak vermemek mümkün değil. 28 Şubat ya da 12 Eylülle ilgili sıcağı sıcağına yazılanlara bakınca çerçevenin eksik yanları hemen göze batıyor. Biz 12 Eylül kuşağı değiliz ama 28 Şubatla ilgili yazdıklarımızı gözden geçirince o eksiklikleri şimdi daha iyi görebiliyoruz. Son iktidar sürecinin gösterdiği ya da 1980’den bugüne yükselerek ulaşan, 12 Eylül ve 28 Şubat darbeleriyle takviye edilen neoliberal politikaların orta yere serdiği hakikatler ancak yeni yeni tartışılırken elbette sıcağı sıcağına yazılanlar eksik kalacaktı.

Edebiyatın siyasal sorumluluğu yoktur demek topu açık bir şekilde taca atmak demektir, eywallah. Ancak, edebiyatın dönemsel de olsa siyasal sorumluluğu olmayacak mıdır? Benim aklıma takılan bu! Yani sıcağı sıcağına da bir şeyler söylemek, zinhar yanlış mıdır?

 

Etiket(ler): , , .Yer işareti koy Kalıcı Bağlantı.

Bir yanıt yazın