Bir terazi yıkımı gerçekleşiyor altın çağda. Çağı alıp satmaya çalışanların hevesi terazinin bakırlığına kayıyor. Tanınmış kişiler terazinin ağır tarafı, kayıp gidiyor yerin dibine doğru. İsimler kalıplaşmış..
Yürek denen kağıda beyaz kalemle saplanıyor karar. Bilinmedik kitabın bilinmedik sayfasının görünmeyen hesabıyla bozuluyor terazi. Kapı gibi kararlar, teslimiyetsiz…
Saat: kalemi kırk geçe.. Yargısız infazlara maruz bırakılan kalplere kan takviyesi aranıyor. Yargıç olmayan yargılayan, savcı olmayan suçlayan, avukat olmayan savunan bir ağaç gördünüz mü?
Yalnız bir ağaç.. Direniş’in ilk ve son merhalesi. (Evet keserek ayrılır direniş; özel isim, özel eylemdir zira.)
Güneşin en sıcak tarafı ondadır. İnsanoğlunun en kızgın yanı da… Sorgulamaz, yargılamaz, savunmaz. Bildiği ilk ve son kelime ‘eşhedü’. Şahittir.
Yaralı kalplerimizin elleri, birbirimizin tetiğinde.. Göz gözü göremeyecek kadar yorgun zamanlarda, şahittir..