Kimin cümlesiydi hatırlamıyorum, “Türkiye gibi ülkelerde eğitimin ‘onur kırıcı’ olduğunu” iddia ediyordu. Üniversitede öğrenciydim ve bu cümleden ilham alarak söylediğim yeni cümleler ipimin çekilmesi için yetmişti. Dört yıllık eğitim fakültesini nice badirelerden sonra sekiz yılda bitirebilmiştim!
Tasfiye dergisinin son sayısını eline alan benim gibi eğitim mağdurları tatlı bir sürprizle karşılaşıyor. Bu, Aldatılmış Çocukluk adını taşıyan küçük bir antolojik kitaptır.
Modern kuşatma: Eğitim
Bir edebiyat ve düşünce dergisi olarak Tasfiye, 26. (Eylül-Ekim 2010) sayısını eğitim konusunun ağır bastığı bir içerikle sunmuş. Şiirler, öyküler, deneme, eleştiri ve anı ve makaleler hep birlikte, başlayan eğitim sezonunu fırsat bilerek, dile gelmişler.
Başta benim gibi “eğitim mağdurları” olmak üzere, tek tipçi okullardan, şabloncu öğretmenlerden, kişiliksizleştirici eğitim sistemlerinden şikâyetçi olanların arayıp da bulamayacağı bir Tasfiye çıkmış ortaya…
“Patlat özgürleş”
Tasfiye’yi bir kenarda tutup, projektörü Tasfiye’yle birlikte okura hediye edilen Aldatılmış Çocukluk kitapçığını çevirelim. Şehmuz Kurt’un hazırladığı 40 sayfalık bir çalışma bu. Antolojik bir derleme olan çalışmaya bir de sunuş yazılmış ki, bakın şu tespitlere: “Hayatı en az 12 yıl boyunca sadece gri okul duvarlarının çevrelediği alanlardan ibaretmiş gibi gösteren; müfredat ve izlenceleriyle bunu pekiştiren anlayışa kafa tutmak için şiirden daha iyi bir ‘silah’ seçilebilir miydi, emin değilim! Bu seçkide okulu hayattan soyutlayan o duvarların altına dinamit koyan şiir var. Patlat özgürleş!”
Kimler özgürleştiriyor?
Aldatılmış Çocukluk’ta bulunan şiir sayısı kitabın ebatlarıyla orantılı olarak, az. Bu sanırım biraz da aceleye getirilmişlik gibi bir durumdan kaynaklanıyor. Umarım gelecek eğitim öğretim sezonu gelinceye kadar genişletilir, büyütülür. Bununla birlikte, mevcut metinler maksadın hâsıl olmasında yeterli bir performansa sahip.
Öyleyse, yani bu kitap şu haliyle de bizim için ‘yeterlik’ taşıyorsa, kimlerin şiirlerini bünyesinde barındırıyor, buna bakalım: Nizar Kabbani, Ece Ayhan, Sezai Karakoç, Roger McGough, İsmet Özel, Marilyn Buck, Ümit Aktaş, Roni Margulies, Gökhan Akçiçek, Hakan Albayrak, Süreyya Evren, Ali Emre, Ahmet Örs…
Tadımlık…
İsimleri andık madem, birkaç şairden birer ikişer dize de aktaralım:
“Fizik öğreten şu ciddî öğretmenler
Gökyüzüne bakmayı neden ihmal ederler
Ah güzelim gökyüzü, özledim seni
Özledim denizleri
Tayfaların kahırla kürek çektiği” (Ümit Aktaş)
“Tarih, coğrafya, yurttaşlık bilgisi
Üç yıl, birkaç saat her hafta
kulağımızda Mehmet Ali Bey’in sesi,
ve daha önemlisi, On Kasım’da
Kalın kadife bir perdenin ardından aynı ses
Derin ve davudi, Gençliğe Hitabe’yi okurdu.
Yine ağlamaklı dinlerdi herkes.” (Roni Margulies)
“Ancak yanan bir okul iyi bir okuldur
Karatahtaları kırıp kırıp odun yapalım
(…)
Türküm doğruyum çalışkanım
Odun taşır, kendi okulumu kendim yakarım!” (Hakan Albayrak)
Cevat Akkanat – Dünya Bizim