bu ne yaman çelişki anne!?

 

ne duygu yüklü ifadeler allahım ne ifadeler, ağlayanlar, mendillerine fışkıranlar, kendilerini zor zaptedenler, “şahsen gönlünden ağlamaklı olanlar”, ahhlar, vahhlar, eyvahhlar…

hem türkçeyi dünya dili yapma noktasında büyük mü büyük hedefleriniz olacak, hemde dil, din, renk ayrımı yapmamadan bahsedeceksiniz. trajı komik, hüsrana bulanmış, beni öfkeden yerlere yapıştıran, hazin gerçekler! aklı kıt bir adam vardı… diye başlayan şarkıyı söylüyorum şimdi. yoğurtla pekmezi karıştırıp lezzet alanlara bakış açım gibi suratım büzüşüyor, ayy bir tuhaf oluyorum!

tek derdim yüz otuz beş ülkeden gelen çocukların türkçe şarkılarını dinlemekti zaten, öyle mi. ne kutsal öğretmenler vardı. ne yüce dildi bu türkçe. ya hu zavallı kürtler siz boşuna konuşmayız diye diretmeyin adamlar aşmışlar sizi tüm dünyanın başına dolanmışlar: KOONUUŞACAKKSINIZZZ. ülkenizde türkçe konuş diye uğradığınız baskılar dünyayı sarmış baksanıza!

bir gün gelecek stadlara sığmayacağız lafı her gurubun gözlerini uzağa dikip iç geçirerek dillendirdiği büyük bir hayaldir, ne güzel. ama kabul edilir ki futbol maçlarıda aynı şeyi yapıyor zaten, mesele dolmaksa..

sadece dile odaklanmayın aslolan kültür deyip başlıyorlar. pekala lisan eğitiminin yanında verilen türk kültür ve öz değerleri bizim evlatlarımıza dahi pek bir şey kazandıramamışken yabancılara ne gibi faydası olacak, soruyorum.  burada bahsi edilen kültürün ne yüz yıllardır bu topraklardaki islam kültürü olmadığı kesin. çünkü bu kültürü günlük konuşma dilinin iki yüz üç yüz kelimeyle sınırlandığı, kendi değerlerinden uzak, cumhuriyetin eseri bir dil ile sağlanamayacağı kesin. ayrıca benim dilim türkçe mi ki? ataları bir gecede cahil bırakılan ben değil miyim? meselenin salt dil öğretmek olmadığını savunanların öğrettikleri kültürden haberlerinin olup olmadığı tartışılmalı.

hem sonra islam kültürü şarkı türkü ve sahne şovlarıyla bir takım adlarını dahi anamayacağımız ahlak yoksunu sanatçıların desteği ile dev salonlarda çokça paralar harcayarak göz yaşları dökerek mi anlaşılıp anlatılacak. yapılan hizmetler elbetteki küçük değildir, ancak tüm gayret ve çabalarınız onca okullarınız kazandırdığınız güzel ahlak öğrettiğiniz din tüm bunların özet adı türkçe olimpiyatlarımı olmalıydı. yapılan büyük hizmeti kendiniz küçültmüş olmuyor musunuz.

hele ne yorumlar ne yazılar,

adamın hayaline de bakalım, “Evet, günlerdir hazırlıklarını yaptığı yolculuk nihayet başlıyordu. Haritaya baktı ve içinden: “İşte Kazakistan! Bozkırların uzayıp gittiği bilmediğim bir coğrafya. Orada öğretmen olmak, kardeşlerimize Türkçe öğretmek, benim için ne büyük bir lütuf Allah’ım!” dedi”. düşünsenize filistine mavi marmaranın dil öğretmek için gittiğini, hay kurban olduğum allahım!

 

“Dedem Korkut’un sözlerinin yayıldığı, Manas’ın kopuz sesinin duyulduğu bu topraklarda, Ay-yıldızlı bayrağımız dalgalanıyor, İstiklâl Marşı’mız söyleniyor ve Türkçe öğretiliyordu artık”

“Dönmemek üzere gittikleri yerlerde Türklüğü, Türkçeyi, Türk  İnsanına ait güzel ne varsa hepsini yaşatmaya çalışmışlar.” ne ulvi dertler, maşallah!

“Sahip çıkılıyor işte fena mı! Bizi tanıyorlar fena mı, İstiklal Marşımızı öğreniyorlar, Atatürk’ü, Fatih Sultan Mehmet’i tanıyorlar, bunda ne kötülük var. Bizim şiirimizi okuyup, bizim gibi duygulanıyorlar. Bizim gibi ağlıyorlar.” bu cümlelerin ardından ne denir ki!? biZ buarda türk müfredatını beğenmeyelim adamlar kopyala yapıştır tüm dünyaya yayıp bununla övünüp islama hizmet ettiklerini allah rızasını hedeflediklerini düşünsüzler,valla bravo!

İstiklal Marşını okuyan Rus çocuklar, Mustafa Sandal’ın şarkıları ile dans eden Moğollar, Nurullah Genç’in şiirleri ile duygulanan Afrikalılar. ne duygu dolu sahneler aman allahım!

 

elbetteki mozart değil de bir neşet ertaş dinlemek, ahmet kaya söylemek, çiğ köfte sevmek başka bir şeydir, ancak bu bizi ilgilendirir dünyayı değil. bu millet olarak ortak yaşantımızdır bizim, bunu sağlayan türkçe değildir. batıyı doğuya bağlayan dil değildir. biri kürtçe ağıt yakar kalkar aynı dilde ağlar bir türkle. aynı şeyleri hissetmek için herkes türk doğmak zorunda değildir kısacası.

dile bu kadar saplandıktan sonra dine nasıl geçiş yapılacak merak ediyorum!

muhafazakar entellektüelleri- bu ifade de her ne demekse- eleştiren bir yazar islamı anlatmak için yegane amacın kendi dili olduğunu söyledikten sonra, önemli olan insanlara verilen mesajın doğruluğudur diyerek kendiyle nasılda çelişiyor. madem önemli değil dil nedir bu tüm dünyanın türkçe konuşmasını arzu etmek gibi çılgın türk hayalleri!

peygamberimiz neden tebliğe gönderdiği sahebeleri o ülkenin diliyle gönderiyordu acaba, dil öğrenmek neden sünnet? bunu düşünmek gerek.

beni yoran nefesimi tüketen bu konuyu kapatıyorum, yeter. evet doğru olayın “ikram-ı ilahi”yeliğini gerçekten kavrayamıyoruz allah bize hidayet nasip etsin, amin.

 

tuba kaplan

 

Etiket(ler): , , .Yer işareti koy Kalıcı Bağlantı.

bu ne yaman çelişki anne!? için 1 cevap

  1. colak diyorki:

    olimpiyat kelimesi bile türkçe değilken çelişki aramaya gerek yok aslında… dil ile kültürün taşınıp taşınmaması meselesine gelince kesinlikle dil kendi kültürünü taşır… Türk kültürü her yönüyle bir islam kültürü değildir… en azından bir fikir vermesi açısından türkçe öğreten eserlere bakmamız yeterli olacaktır… ki ingilizce eğitim setlerinde veya herhangi bir ingilizce sözlükte bir kelimeyi cümle içinde kullanmanın sonu ya barda ya kilisede biter… türkçe de barda ya da kilisede bitmese de en azından mescidde bitmez…

    bununla beraber bu faaliyetlerin sahibi kardeşlerimizin böyle bir amaçları olmadığı gibi böyle bir iddiaları da yok… başında Kur’an sonunda Kur’an okunan içinde Hz. Peygamber gibi mütevazi bir şahsiyet bulunan bir çalışma olsaydı bu faaliyet, tekasürün zirve yaptığı bir mekan tercih edilmez zaten adı da türkçe olimpiyatları olmazdı…

Bir cevap yazın