Geçenlerde uzaklardan, taa Japonya’dan bir okurumdan ilginç bir mail aldım. Tercümesi yaklaşık olarak şöyle:
Ben , pek çok kitabın yazarı bir iktisatçıyım. Kitaplarımın sıkı okurlarından biri olduğunu düşündüğüm Orhan Pamuk’un doğunun ve batının nesneye bakış biçimlerini Osmanlı nakşı üzerinden tartıştığı Benim Adım Kırmızı romanındaki “Ben Ağacım” başlıklı bölümde yer alan “Ben bir ağacın kendisi değil manası olmak istiyorum” cümlesinin Derinliğin Keşfi kitabımda geçen “Sansui ressamı bir çam ağacını resmederken, adeta çam ağacı kavramını resmetmektedir” cümlesine benzerliği karşısında gözünü iğne sorgucuyla kör eden Heratlı üstat Behzad Kemaleddin’in ulaştığı hayret makamına ulaşamayacak kadar kötü olduğumu düşündüm. Benim Adım Kırmızı yazarının ve okurlarının ne düşündüğünü merak ediyorum. Merakım giderilirse hayret makamına ulaşmamın önündeki engellerden birinden daha kurtulup evreni Tanrı’nın gördüğü şekliyle kavrayabilme yolunda biraz daha mesafe kat etmiş olacağım.
Sevgilerimle
Kojin Karatani