Amelenin şarkısı

Muhammed İkbal’den alıntılanmıştır: 

 İşçi: Dünyanın sırtında bir yüktür bu sermayedar. Yemesinden, içmesinden, huzur ve istirahatinden vazgeçemez.

Sermayedar ve amele arasında paylaşma senedi:

Demir fabrikasının gürültü ve mücadelesi benim, kilise erganununun nağmeleri senin.

Padişahın vergi aldığı fidan benim; cennet bahçesi tuba ve sidre ağaçları senin

Baş ağrıtan acı su benim, Adem ve havvanın saf şarabı senin.

Ördek, sülün ve güvercin benim;hüma gölgesi, anka kanadı senin.

Bu toprak ve içindeki her şey benim,topraktan arşı alaya kadar ne varsa senin…

AMELENİN ŞARKISI:

Çul giyen ve mihnet çeken köle çalışır. Çalışmayıp rahat rahat oturan patron onun kazancı ile ipek elbiseler giyer.

Ben terliyorum, bunun geliri ile vali parmağına la’l yüzük takıyor. Benin yavrum gözyaşı döküyor, bu gözyaşı inci olup emirin atının başlığını süslüyor.

Kilise sülük gibi benim kanımı emip semiriyor. Benim kolumun kuvveti ile saltanat eli her şeyi teshir ediyor.

Seher vakti ben ağlıyorum. Harabeler gözyaşımla gülistanların haset edeceği bir teravet kazanıyor. Lale ve gül benim ciğerimden aldığı teravetle gençleşiyor ve dinçleşiyor

Gel ki sazın damarından taze bir nağme yükseliyor. Şişeyi eriten şarabı kadehe dökelim.

Muğlara ve muğların mabedine yeni bir nizam verelim. Eski meyhaneleri temelinden yıkalım.

Çimenin yolunu kesenlerden lalenin intikamını alalım. Gonca ve gül bezmine başka bir düzen verelim. Ne zamana kadar pervane gibi mumun etrafında tavaf ede ede yaşayacağız? Ne zamana  kendimizi bilmeden ve tanımadan yaşayacağız?

Etiket(ler): , , .Yer işareti koy Kalıcı Bağlantı.

Bir yanıt yazın