Ümit Aktaş’ın yeni romanı “Musa ve Yol Arkadaşı”nı okumaya başladım.
“Emeğin Tevekkülü”nden sonra bir roman okumak güzel ancak “Emeğin Tevekkülü”nde de romanımsı bölümler olduğu için geçiş rahat oluyor sanki! Yasin Durak “Emeğin Tevekkülü”nde işçi ve işverenlerle çok sayıda görüşme yapmış, onları paylaşmış. Cihan Tuğal’ın uzun yıllara dayanan çalışmasının yanında biraz kısır dursa da siyasal mücadele zeminini yoklayanlara önemli ipuçları veriyor bence: “Yani dostum durum nedir?” diye soran olursa, “işte böyle bir şey” yanıtı verilebilir.
Aktaş’ın romanı da aslında “Emeğin Tevekkülü”nün vurgularıyla en nihayetinde bağlantılandırılabilecek bir çalışma. Ezilen İsrailoğullarının kurtarıcı önderi, büyük resul Musa’nın hikâyesi… Ümit Aktaş, kendi roman dili ve kurgusunu sürdürmeye/oluşturmaya kararlı. Biraz Mustafa Kutlu tarzı, biraz A. Mithat Efendi tarzı görmek mümkün. En çok da, şairliği de olan Aktaş’ın neredeyse kitaba egemen olan devrik şiirsel dili çarpıyor göze.
Romanda kalıpları hem egemen dilin hem de egemenlerin aleyhine zorlamak gerekiyor, denilirse arayışlar sürecek…
Konya’da emeği tevekkülle yoğurup başa gelene “rıza” gösterenlere yeni Musalar nasip etsin Rabbimiz…