Vicdan İnsanlığın En Temel Değeridir

 TOKAD Niksar İlçe Temsilciliğinde düzenlenen Vicdan Gecesinde Rachel Corrie, Şeyh Ahmet Yasin ve Halepçe katliamı anıldı.

 Programı sunan İlyas ÇETİN 16 Mart 1988’de zalim Saddam’ın Baas diktatörlüğü tarafından binlerce Halepçeli Kürdün katledildiğini, 16 Mart 2003’de Filistinli bir ailenin evinin İsrail buldozeri tarafından yıkılmasını engellemek için bedenini siper eden vicdanın, onurun, erdemin ve insanlığın çağımızdaki timsali Rachel Corrie’nin katledildiğini, 22 Mart 2004’de ise Şeyh Ahmet Yasin’in Siyonist İsrail’in o dönemdeki başbakanı Ariel Şaron tarafından organize edilen bir saldırı neticesinde füzelerle şehid edildiğini belirtti. Bu nedenle düzenledikleri program ile Halepçe katliamı, Rachel Corrie’nin örnekliği ve Şeyh Ahmet Yasin’in şehadeti özelinde her türlü zulme, adaletsizliğe, haksızlığa ve işgale karşı direniş sorumluluğunun önemini vurgulayarak sözü programın konuşmacısı Özgür Yazarlar Birliği Genel Sekreteri Doğan ÖZLÜK’e bıraktı.

Konuşmasına “vicdan insanın içindeki peygamber; peygamber insanın dışındaki vicdandır, vicdan insanlığın en temel değeridir” diyerek başlayan Özlük “vicdani değerler anlatılmaz, somut pratikler üzerinden doğal olarak ortaya çıkar; bu bize tevhid, adalet ve özgürlük mücadelesinde kim olursa olsun zulmün ve zalimin karşısında, mazlumun yanında yer alma sorumluluğu yükler” sözleriyle konuşmasını sürdürdü. Konuşmasının devamında aşağıdaki tespit ve değerlendirmelerde bulundu:

– Rachel örneği insanlığın ve ahlâkın zirvesidir. Milyonlarca Allah’a inanan, namaz kılan, oruç tutan müslümanın yapmadığı/yapamadığı onur, cesaret ve fedakârlığı göstermiştir. Çocuklarımız ve biz bu dünyada çok farklı beklentiler içerisindeyiz. Hepimizin rüyalarında başka şeyler var. Ancak daha 10 yaşındaki Rachel’in yaptığı konuşmasında dile getirdiği rüyasıyla kıyaslandığında bizim rüyalarımız biraz kof kalmaktadır.

– İnsanlar bence dört grupta değerlendirilebilir. Birincisi hem insanlığını, hem Müslümanlığını yitirenler. Bunları Kur’an’ın ifadesiyle ‘kalpleri katılaşanlar’ olarak tanımlamak mümkündür. İkincisi Müslüman olduğunu söylemesine rağmen insanlığını yitirenler. Çevremize baktığımızda bu tür insanların çoğunlukta olduğunu söyleyebiliriz. Üçüncü grup hem insanlığını hem de Müslümanlığını koruyanlar. Şeyh Ahmet Yasin bunun en güzel örneklerindendir. Bizim için arzu edilen bu grup içerisinde yer almaktır. Dördüncü grup ise Müslüman olmadığı halde insanlığını koruyanlar. Rachel Corrie ise bu grup için verilebilecek en güzel örneklerden biridir. Bizler adı Müslüman bile olsa vicdanı ve ahlâkını kaybetmiş insanlarla birlikte hareket edemezken, adı Müslüman olmasa bile insanlığını, vicdanını ve fıtratını koruyabilen insanlarla hiç tereddüt etmeden zulme ve adaletsizliğe karşı birlikte hareket edebiliriz hatta etmek zorundayız.

– Etnik kimlikleri nedeniyle zalim Saddam tarafından kimyasal silahlarla katledilen binlerce mazlum Halepçeli özelinde tüm zulümlere ve katliamlara karşı tavır alabilmeliyiz.

– Müslümanlar olarak yaşanan olaylara asla kayıtsız kalamayız. Bugün Suriye’de bir trajedi yaşanmaktadır. Müslümanlar olarak zalim Esad’ın Baas diktatörlüğü tarafından katledilen mazlum Suriyeli’nin yanında yer almak inancımızın gereğidir. Ancak yerel diktatörlüklerin devrilmesi bir ülkenin iç dinamikleriyle olmak zorundadır. NATO, ABD ve diğer batılı güçler eliyle yerel bir diktatörlüğün devrilerek, küresel bir diktatörlüğün inşa edilmesi konusunda da basiretli davranmak zorundayız. Bizler ne yerel ne de küresel diktatörlüklerin yanında yer alabiliriz. Bu konuda üçüncü bir yol olmalıdır. Bu yol ülkedeki halkın kendi irade ve tercihleriyle yürüttükleri sabır, direniş, azim ve kararlılık yoludur.

– Malatya’ya kurulan füze kalkanı ile ümmetin geleceği ipotek altına alınmaktadır. Vicdanını ve onurunu yitirmemiş herkes bu duruma tepki göstermek zorundadır. Ancak Müslümanlar bu zulmün ‘bizim hükümetimiz’ eliyle gerçekleşmiş olması nedeniyle gereken tepkiyi vermemektedirler. Oysaki zulüm kimin eliyle gerçekleşirse gerçekleşsin, hiçbir zulmü meşrulaştıramayız, yok saymayız, sessizlikle karşılayamayız. Bu durum ne Müslümanlığımızla, ne vicdanımızla ne de insanlığımızla bağdaşır.

– Son olarak Halepçe katliamı gibi her türlü zulme karşı; vicdanımızı ve insanlığımızı yitirmek istemiyorsak Rachel Corrie ve Şeyh Ahmet Yasin gibi tavır almak zorunda olduğumuzu belirtmek istiyorum.

Doğan ÖZLÜK’ün konuşmasının ardından Halepçe katliamı, Rachel Corrie ve Şeyh Ahmet Yasin’in örnekliğinin anlatıldığı sinevizyon ve video gösterimi yapıldı.

Sinevizyon ve video gösteriminden sonra programı sunan İlyas ÇETİN “Unutmanın suç olduğu bilinciyle, Halepçe özelinde zalimlerin gerçekleştirdiği hiçbir zulmü, katliamı, işkenceyi ve işgali unutmamamız gerekiyor. Bu tür zulüm ve adaletsizliklere karşı direnişin sembol isimleri Şeyh Ahmet Yasin ve Rachel Corrie’nin aziz hatıralarını diri tutmamız ve onların mücadelesini bizim sürdürmemiz gerekiyor” diyerek program tamamlandı.

Haber: Hilal Çetin

 

Etiket(ler): , , , , , , .Yer işareti koy Kalıcı Bağlantı.

Bir cevap yazın