23 Şubat 1979 günü İslami Hareketin genç ve öncü ismi Metin Yüksel, bir Cuma namazı çıkışı şehit edildi. 21 yılı bile tamamlayamayan hayatı hepimize aydınlık yarınlar armağan ederek, inkılapçı ve ıslahçı bir çizgiyi miras bırakarak soğuk taşlara uzanmış halde son buldu.
Bizler, Şehit Metin Yüksel’in misyonunu sahiplenen, yolunu derinleştirerek sürdürmeye niyet etmiş Müslümanlar olarak büyük bir meşale gibi hakikati işaret eden bu şehadeti anlamaya gayret ediyoruz.
Metin Yüksel’in şehadetinin neye tanıklık ettiğini anlamak, kavramak hepimizin temel önceliğidir.
Metin Yüksel’in şehadetine tanıklık etmek her şeyden önce hayatımızı bütün tağutlardan, firavunlardan, müstekbirlerden berî kılıp mutlak hükümranlığın sahibi olan Rabbimize adamaktır, bu adamayı en muhteşem bir şekilde sonuçlandırma bilincidir.
Metin Yüksel’in şehadetine tanıklık etmek Filipinlerden, Eritre’den, Moro’dan, İran İslam Devriminden, Kürdistan’dan, Bosna’dan, Ortadoğu’nun bütün acılarından, Kudüs’ten, bütün mazlum ve mustazaf coğrafyalardan sorumlu olma bilincidir.
Metin Yüksel’in şehadetine tanıklık etmek Haydar’ın, Zeyrek’in, Balat’ın yoksullarına, mültecilerine şefkatle el uzatmak, onların kalbiyle kendi kalplerimizi birlikte çarptırmak bilincidir. Bütün ezilenlerin, yoksulların, hürriyeti gasp edilenlerin yanında yer alma bilincidir.
Metin Yüksel’in şehadetine tanıklık etmek her geçen gün daha büyük acılara gömülen, bir yanıyla anlamsızlık batağında çırpınırken bir yanıyla emperyalist aç gözlülüğün Ege ve Akdeniz’in serin sularına gömdüğü insanlığın ve Muhammed Ümmetinin tek ve gerçek kurtuluş yolunun vahye sarılmayla mümkün olabileceği bilincidir.
Metin Yüksel otuz yedi yıl önce küresel ve yerel derin devletin tetikçisi faşist katiller tarafından şehit edildi.
Şehit Metin Yüksel’den sonra boy veren 12 Eylülün faşist iklimi, öncelikle İslam Devrimini, ümmetin vahiyle dirilme potansiyelini, birlik umudunu hedef alan küresel saldırının yerel misyonuydu.
Bu misyonun yerel ve küresel merkezleri bugün de Metin Yüksel çizgisini suikastlemeye devam ediyor.
Metin Yüksel’in şehadeti bu faşizanlığa karşı bir özgürleşme çabasının zirvesiydi. Bu çizgiyi katlederek durdurmaya çalışanları Ortadoğu’nun her bir yanında ve ülkemizde açıkça görebiliyoruz.
Metin Yüksel’i bıkmadan anıyor olmamız, bizi biz olmaktan çıkarmaya çalışan bu düşünsel, siyasal ve fiili saldırıya karşı bir bilinç intifadasıyla yolda olduğumuzu dosta düşmana göstermek içindir.
Metin Yüksel’i bıkmadan anıyor olmamız, Kudüs’ü ve Kudüslerimizi her türlü ihanetten korumak, Türk-İslam sentezinin pekişen rolüne ve bu rolün yozlaştırmasına direnmek içindir.
İşte Metin Yüksel’in şehadetine tanık olan bilinç bu bilinçtir.
Bu bilince; sınırsız ve sınıfsız İslam toplumu bilincine, bahsettiğimiz mel’un sentezi bizim aramızdan çıkarak sürdürmek isteyenlerce yapılan suikastin farkındayız, buna karşı şehadet etmekte kararlıyız.
Metin Yüksel’in yolu ıslahçı ve inkılapçı bir yoldur. Bu yol kalplerimizden, coğrafyamızdan geçerek Kudüs’e varır ve ümmetin evlatlarını, bir bütün halinde insanlığı zulüm ve zalimlerden âzât ederek Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın önünde kulluk bilinciyle eşitler.
Bu bilinç ve adanmışlıkla Şehit Metin Yüksel’in yoluna sadakat ahdimizi yineliyor, şehidimize ve bütün şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyoruz.
Selam olsun hakikate tanıklık yapanlara!
Selam olsun tağutu reddedip Âlemlerin Rabbine teslim olanlara!