Elektrikler kesildi. Odamdayım. Bir kaç metre karelik. İki raf duvara monta. Bir yatak, bir iki yer minderi ve Mona Roza içimi ısıtıyor… Karanlığın ardına sığınmayalı çok olmuş…
Elektrikler geldi. Sadece bir dakika bile sürmedi. Oysa karanlığı anlatacaktım, hiç iyi olmadı. Bu arada özlemişim, ışıksızlığı. Oysa en az sekiz saat uyuyorum. Bu farklı bir şey olmalı. Aradığım sessizlik, sakinlik, duru ve huzur dolu bir hayat. —herkesin ihtiyacı olan sanırım. Ya da bir anlık mahrum kalalım istiyorum. Her istediğimiz elimizin altında olunca, mahrumiyetsizlik bize yabancı kaldı haliyle… Elde ettiklerimiz tereyağından kıl çeker gibi maşallah, dediysem lafın bir gelişi, cümlenin gidişi falan !? O yüzden sen hiiç boşuna büyük laflar etme beyim, aklımız alamayacaktır bizim!? Bir iki aha vaha aldanma sakın. Bir çocuğun karanlığını anlayamayacağızdır türlü dolapların arkasında gizlenmiş olan…
Biz hiç lambalarımızı söndürmedik ki!
İki dakika karanlığa bile söverek TEDAŞ’I aradık! Aydınlıkların albenisine daldık. Hani şu bir dakika karanlık eylemleri vardı ya, biz onlara da duyarsız kaldık. (eylem içeriğini kastetmeden).
Edison bu gece sana çok kızdım. Belki de hiç yapmamalıydın. Yıldızları göremez olduk. Evet evet, belki de her şeyin sorumlusu sendin. Sen olmasaydın çocukların aydınlığını çalamayacaktı kimse. Çünkü onlar aydınlık nedir bilemeyeceklerdi zaten. Işıkların altında büyük adamlar büyük planlar yapamayacaktı belki de. Dev ışıklarla sahne alamayacaktı o kadın, o adam. Milyarlar akmayacaktı bir gecede. Gecenin şerrinden emin, evimizde olacaktık. Erkenden yataklarımıza girip yine erkenden kalkacaktık. Sabahın bereketine kapımızı açıp, zinde kalacaktık. Ve ben bu yazıyı yazıyor olmayacaktım.
Ya da sen nerden bilebilirdin ki? Hem ölünün arkasından konuşulmazmış… Dirilerim bitti şimdide ölülere çatıyorum! Allah’ım neden hep ben kurcalayacak bir şeyler buluyorum!? Affet Edison. Ama bari bir kaç dakika karanlık… Tefekkür… Ruhlara ışık…
Telefonla arasam ne der ki?
,Muhtemelen,
— Ağabey, hayırlı akşamlar.
— Buyur kardeş.
— Bir ricam olacaktı, beş dakikalığına elektrikleri kesseniz…
—Buyur bacım?!
— Elektrik diyorum, kesseniz.
— Kalk git bacım, kafayı mı yedin? Bir normali de bizi bulmaz ki…
— Alo aloooo…
—…
Karadır bu bahtım karaaa…
Belki inanmayacaksınız ama elektrikler kesildi, yazıyı noktalamamdan iki dakika sonra. Her taraf karanlık, şimdi keyfini çıkarmalıyım…
– Tanrıdan başka şeylerde dilemeliydim –
Tuba Kaplan