Dünyanın Yeni Aklı – Neoliberal Toplum Üzerine Deneme; Pierre Dardot – Christian Laval

kitap

Kurumların taşıdığı her türlü idealin zayıflaması, psikanalistlerin sözünü ettiği bu “sembolsüzleşme”, kimilerine göre Freud dönemi kliniğiyle giderek daha az ilişkide olan “yeni psişik ekonomi”yi doğurmuştur.

Sonsuz ve sınırsız bir tercihin yüceltilmesine karşı çıkıyor görünen hiçbir etik ilke, hiçbir yasak yoktur. “Sembolik hafiflik” durumuna yerleştirilmiş olan neo-özne, yaşamda yönünü bulabilmek için, serbest seçim adına kendi üzerinde temellenmek zorundadır. Bu daimi seçim çağrısı, sınırsız varsayılan arzulara yönelik bu dilek, özneyi kararsız bir oyuncu yapar: Tatmin ve tatminsizlik oyununa göre bir gün arabasını değiştirmeye, bir gün başka partner bulmaya, bir başka kimlik ve bir başka cinsel kimlik bulmaya davet edilir.

Başka bir deyişle kimlik tüketilebilir bir ürün olmuştur. Lacan’ın belirttiği gibi, kapitalist söylem her şeyi tüketiyorsa, doğal kaynakları olduğu kadar insan malzemesini de tüketiyorsa, aynı zamanda Marx’ın Manifesto’da belirtiği gibi çok sayıda kurumsal ve sembolik biçimi de tüketir. Bunların hepsini ortadan kaldırmak için değil, yerlerine birlikte var oldukları başka şeyleri, şirket ve piyasaları koymak için bunu yapar.

Fakat, insan varlığı ticari nesnelere bağımlılığa bağlandığı ölçüde, kendisi de ancak iktisat alanında ürettiğiyle değer kazanan bir nesne olmaya yönelir; dolayısıyla “performans”ını yitirip kullanım dışı kaldığında ıskartaya çıkarılacak bir nesne olur.

Öznenin bu şekilde tanımlanan nesneleştirilmesi üçlü bir düzlemde kendini gösterir: Özneler, kâr üretimi için şirketler tarafından tüketilen “insan kaynakları” olarak kendi varlıklarını işletme teknikleri aracılığıyla sınarlar; performans normuna tabi olarak, ilişkilerinin çeşitliliği içinde birbirlerini daha iyi tatmin olabilmek için sahip olunacak, şekillendirilecek ve dönüştürülecek nesneler olarak görürler; pazarlama tekniklerinin hedefi olarak yakalamak için kendilerini heba ettikleri ölçüde ellerinden kaçan nihai bir hazzın peşinden koşarak metaların tüketicisi olurlar.

….

Neoliberal özne kaybedemez, çünkü o hem sermaye biriktiren emekçidir, hem de bundan yararlanan hissedar. Kendinin emekçisi ve hissedarı olmak, sınırsızca “performans göstermek” ve birikiminin meyvelerinden engelsizce yararlanmak… Neo-öznel durumun hayali budur.

Neo-öznenin klinik tablosunu izlersek, kendi kendinin girişiminin iki çehresi vardır: Muzaffer olan çehresi, utanıp sıkılmadan başarıdır; çöküntü halindeki diğer çehresi ise hâkim olunamayan süreçler ve normalleşme teknikleri karşısındaki yenilgidir. Depresyon ile sapkınlık arasında salınan neo-özne ikiye bölünmeye mahkûmdur: Hayran olunan performans ustası ve fırlatılıp atılan haz nesnesi.

Kuşkusuz ki, haz almaya yönelten reklamcı buyruk, “şey”in estetikleşmesi-erotikleşmesi ve markanın büyüsü yoluyla “arzu nesnesi” olarak ve haz vaadi olarak oluşmuş bu seçmeli nesneler evreninin parçasıdır.       

Kamusal ve özel alanın giderek daha yoğun gözetimi, ağların içinde bireylerin hareketinin giderek daha belirgin bir hal alması, bireylerin faaliyetinin giderek daha titiz ve daha çapsız değerlendirilmesi, enformasyon ile reklamı kaynaştıran sistemlerin eyleminin giderek daha başatlık kazanması ve belki de özellikle, bizzat öznelerin giderek daha aldatıcı öz-denetim biçimleri.

Dünyanın Yeni Aklı – Neoliberal Toplum Üzerine Deneme

Pierre Dardot – Christian Laval   

İstanbul Bilgi Üniversitesi Yay. (s. 401-407)

Etiket(ler): , , , .Yer işareti koy Kalıcı Bağlantı.

Bir yanıt yazın