Yolum bir dershaneye düştü yakın zamanda. Vızır vızır çalışyorlar. Bir hareketlilik bir hareketlilik sormayın. Herhangi bir okul gibi ruhsuz, öldürücü bir ortama benzemiyor. Geleceği, bir zaman sonra geçmiş olacak şimdiden garantilemeye çalışan çocukların, onlara soru çözen soru çözücülerinin etrafında görünce aklıma Eğitim Bakanlığı’nın canla başla ne yapmaya çalıştığı sorusu geldi. Düşündüm ki bütün okullar kapansa kimse bundan zararlı çıkmaz. Dershanaler okulların yaptığından fazlasını yapıyor zaten. Esasında okulların ulaşmak istediği düzey de zaten bir dershane kadar olabilmek. Dershanede okul gibi öğrencileri acımasız toplum dişlileri arasına sokmak. Çocuklar bütün boyutlarıyla bu sınava motive olur. Çocuk kazanamasa hayatının sona ereceğini bile düşünür. Orada hiçbir yerde olmadığı kadar varoluşsal problemler yaşar çocuklar. İntihar eden Soner‘i hatırlayalım.
Dershane fiyatlarını duysanız dudaklarınız uçuklar. Üç milyardan açıyorlar ağızlarını. İstanbul’u düşünemiyorum. Bir keresinde kuyumcudan annemle beraber bir şeylere bakıyorduk. Kuyumcu daha demin bir kadının gelip sattığı bileziği gösterdi. Bilezik üç milyar gibi bir şey tutmuş. Kuyumcu bize o kadının kızını dershaneye göndermek için bileziğini bozdurduğunu söyledi. Açıkçası üzüldüm biraz. Bir zamanlar ne zorluklarla denkleştirip zor zamanlar için satın alıp, sonrada bozdurmak zorunda olmak eğitim için yapılan fedakarlıkların boyutunu gösteriyor. Dershaneye gidenler çokta kalburüstü, zengin değil. Zaten sonra geçen konuşmalar daha iyi çiziyor resmi. Kuyumcunun kendisi de çocuğunu Kıbrıs’a göndermiş. Orası küçük, İstanbul kadar karışık değil, başına bir şey gelmesin diye üniversiteye Kıbrıs’a göndermiş.Kızı da hukuk okumuş iyi bir üniversitede. Parası olan bir şekilde sıyrılıp iyi yerlere gelebiliyor. Yoksul adamın ise çocuğunun sınavı kazanması gerek. Sınavın ne denli ayrımcı olduğu ortada. Birileri sınava bile girmezken, diğerleri sınav için harcadıklarının onlarca katını üniversitede harcayıp, seçkinlerin hizmetine girmeye çalışıyor. Paylaşım çok iyi yürüyor.
Kuyumcuda şahit olduğum başka diyaloglar ise Türkiye ve dünya gerçeğini çarpıcı bir şekilde resmetti. Kuyumcu ortamları kulak kabartılası bir yer. Bazı işlerin nasıl yürüdüğünü böyle büyük meblağların döndüğü yerlerde anlayabilirsiniz.
Dershaneler kapatılsın diyenler okullar için bir şey demezler. Kapatılmasın diyenler ise alt ve orta kesimin o parayı nasıl olup bulabildiğini sorgulayabilse toplumsal olarak nasıl bir kuşatılmış içerisinde bulunduğumuzu ve tüm bunlar içinde yapmaya zorlandığımız seçimleri daha iyi anlayabilir.
Bu yazı 30 Eylül 2010’da yazılmıştı. Bir kaç eklemeyle güncellenmiştir.