Ulu bir dere ölüm

yasakmeyve’de (kasım-aralık, 2012, 59. sayı) sarsıcı mısralar var:

Metin Cengiz’e kulak verelim:

Yeşeren bir tarla gibi ölüm

Yüklü bir kadın

Uzayıp giden yol

Taşan bir dere mayısta

Ulu bir dere ölüm

Ey vatanım

Dilini dil edindiğim vatanım

Sende gördüğüm yalnızca ölüm

Çöz çöz çözülmüyor düğüm

(Ağıt” şiirinden)

 

Ama ey dilinden devletin korktuğu çocuk

Irmağın akıyor mu hala

(“Bahaattn Kürt” şiirinden)

 

Sıra Fatma N.’de:

Bak burda

Yurt toprağında anneler ölü oğullarının

Bayram ziyaretçisi

Kurban dağıtıcısı

(“Ma Şuri, Ruhum” şiirinden)

Şiirden başka ilgi çekici çalışmalar da var yasakmeyve‘de. Sabit Kemal Bayıldıran’ın içtenlikli üslubuyla oluşun yazısı çok hoştu. Neler diyor bakın, “Dergi Deyince” başlıklı yazısının “Edebiyatçının kimliği” alt başlıklı bölümünde:

“Cumhuriyet’in de teşvikiyle İslamiyet’e, onu çizgisinden saptırmak için olsa gerek Türklük enjekte edilmiştir. Biraz da İslamcılar üzerlerindeki ağır baskı nedeniyle, biraz savunma pozisyonunda Türk-İslam sentezine başvurmuştur. Âkif, ‘kavmiyyetçilik’ dediği ulusçuluk ile İslamiyet’in buluşamayacağını söylemesine rağmen, Necip Fazıl, ‘rab-ül âlemin’i ‘rab-ül Türkîn’ durumuna sokmuş, Sezai Karakoç ustasından bağımsızlığını ilan edene kadar hükmünü sürdürmüştür.”

Etiket(ler): , , , .Yer işareti koy Kalıcı Bağlantı.

Bir yanıt yazın