Kemal Tahir’den Yayıncılık Manzaraları

Kemal Tahir Esir Şehrin İnsanları‘nda Cağaloğlu’nun genel bir görünümünü çizer,  şair-yazarların apolitik tavırlarını ve yaşanan yakıcı olaylara kayıtsız kalmalarını eleştirir, ayyaş matbaacıları, dağıtımcı hilelerini, gazete bürolarındaki gündelik yaşantıyı yani yayın dünyasının ahvalini anlatır. Mesela önceleri hamalken sonra dağıtımcılığa başlayan ve kısa sürede tekel hâline gelen Kürt bir abi vardır, İkdam gazetesine çalışmaktadır, başka hiçbir büyük gazeteyi (ya da dergiyi, net bir ayrım yoktu o dönemde) dağıtmaz. Küçüklerin dağıtımını üstlenir, ancak büyümelerini engellemek üzere. Dağıtmayı taahhüt ettiği dergilerin çoğunu kağıtçıya satar, göstermelik olarak bir iki büfeye koyar sadece. İkdam’dan Kitap-lık’a, Karadayı’dan Tasfiye’ye, dağıtımcı hamal abiden KDD’ye. On yıl sonrasını anlatan Yol Ayrımı’nda da bir dergi muhabbeti vardır ki, Türkiye’de dergi çıkaranlar için çok bildik bir manzara söz konusudur. Tabii şimdi şükürler olsun ki Indesign, Quark Xpress falan var, harf devriminin üzerinden de epey geçti. Ama matbaa dergiyi geciktiriyor yine, sakat nüshalar çıkıyor yer yer ve dağıtım hâlâ sıkıntılı bir mesele. Selim Nuri ve arkadaşlarının çıkardığı Kurtuluş gazetesinin hikâyesi şöyle:

Derginin adı Kurtuluş’tu. Bu adın altında “Her ayın on beşinde çıkar – Edebiyat Sanat Fikir Dergisi”  yazılıydı. Para çok kıt olduğundan kapağında, içinde hiç klişe bulunmuyor, yazı sonlarına, basımevlerinde atılmak için bırakılmış, çoğu kullanıla kullanıla ezilip silinmiş vinyetler koyuluyordu. Bu acıklılıkta fukaralık kadar, yeni harflerin basımevlerine getirdiği acemiliğin de etkisi vardı. Kırk yıllık diziciler çırakların altına düşmüşler, kimin nerden bulup getirdiği bilinmeyen yeni harflerin çoğu, hurda sayılacak kadar kullanılmıştı. Yazı çeşitleri, puntolar karışıktı. Kimi harfler posta paketlerinde gereğinden çok çıktığı halde, kimileri yok denecek kadar azdı. Hiçbiri kasalardaki yerlerine daha ısınamamışlardı. Dizicilerde zorluk çıkarıyorlar, bir saatte bitecek işi, on saat uzatıyorlardı. Eskiden de önü alınamayan dizgi yanlışları, yeni harflerle büsbütün korkulu hale gelmişti. Kurtuluş dergisinin, kapağı da içi gibi üçüncü hamura, en kötü mürekkeple basıldığından, görüntüsü gerçekten umut kırıcıydı. Bin basılıyor, özürlüleri hiçbir zaman yüz elliden aşağı düşmediği için ele alınacak ancak sekiz yüz elli, sekiz yüz otus sayı geçebiliyordu. Dağıtma işini, Murat’ın hatırı için Vakit gazetesinin başdağıtıcısı Tatar Emirze pek gönülsüz üstüne almıştı. Üç yüz tanesini Anadolu’daki öğretmen arkadaşlara yolladıklarından, İstanbul’a beş yüz kalıyor. Bunun ancak seksen beş – doksan tanesi satılıyordu.

Kemal Tahir, Yol Ayrımı, İthaki y., İstanbul, 2005, s.104-105.

Etiket(ler): , , , , , .Yer işareti koy Kalıcı Bağlantı.

Bir yanıt yazın