İnsanlığın önemli bir yol ayrımında olduğu bir zamanda, virüs salgını nedeniyle alanlara çıkamasak da yine 1 Mayıs’ta adalet mücadelesine, ıslah çağrısına, omuz verme azim ve kararlılığı ile ahdimizi yineliyoruz.
Evet, insanlık egemenlerin hırslarına kurban edilmek isteniyor.
Sadece insan soyu değil elbette, ormanlar, hayvanlar, yani bütün mevcudat…
Eşi benzeri görülmemiş bu büyük tehdide karşı her zamankinden daha yüksek bir bilinç ve duyarlılığı omuzlamak gerekiyor.
Ezilenlerin, yoksulların, bütün mazlum ve mustazafların arasında kopmaz gönül bağları kurmak, bu bağları tevhid ve adalet mücadelesinin sancağı altında bir hakikat arayışına düğümlemek gerekiyor.
Alın terinin pervasızca yağmalandığı, insan onur ve haysiyetinin ayaklar altına alındığı, özgürlüklerin yok edildiği bir zamanda 1 Mayıs tarihsel karşılıklarıyla yine bir isyanın kapısını aralıyor.
O kapıdan içeri girmelidir.
İnsan, hakikat ve adalet arayışı sürdükçe varlığını fark eder, zalimin, sömürücünün karşısına dikilir, kula kulluğa meydan okur, sermayenin, siyasi otoritelerin değil Rabbinin kulu olarak özgürleşir ve bu sûretle bütün şeytani düzenlerden bağımsızlaşır.
Kapitalist saldırganlığın perişan ettiği tabiatın insanlığı iyice çaresiz bıraktığı günlere ulaştık.
Bir yol ayrımındadır insanlık, evet.
Ya süregiden ifsad cephesinde yer alıp tümüyle yok olacak ya da kötülüğe karşı ıslah cephesini tahkim ve takviye edecek!
Rum Sûresi 41. ayette “İnsanların elleriyle yaptıkları yüzünden karada ve denizde fesat çıktı!” diyor Rabbimiz.
Bütün fesat biçimlerine, tâğûtî düzenlere karşı yerelden kalkarak bütün bir yeryüzüne insanı ve tabiatı kurtaracak bir ses salmalıyız.
O ses, Afrika’nın açlıkla boğuşan halklarından Bangladeş’teki yoksul işçilere, Güney Amerika’daki topraksız köylülerden savaşlardan yorulmuş Ortadoğu halklarına, konaklayacak bir yurt bulamayan çaresiz ve sahipsiz mülteci kardeşlerimize umut olmalıdır.
O ses, İstanbul’un tekstil atölyelerinde açlık sınırında çalışan emekçilerinden, Urfa’nın tarım işçilerine, caddelerde görünmez bir siluet halinde didinip duran kâğıt, plastik toplayıcısı kardeşlerimize, canı pahasına hak ve adalet talep eden mağdur ve mazlumlara, cezaevlerindeki lohusa kadınlara ve çocuklara, KHK şeytanlaştırması ile boğuşan insanlarımıza bir tutamak olmalıdır!
Yeryüzünü egemenler ifsad ederken fatura her zaman yoksul kitlelere, emekçilere kesilmektedir. Virüs salgınında sermaye sahipleri kollanırken emekçi kitleler açlığa terk edilmektedir. Boş ve borçlu devlet hazinelerinden sorumlu olanlar, işçinin, emekçinin alın terinden servet yığanlar hesap vermeli, sömürü ve yağma düzenlerinin çalıp biriktirdiklerini özürler dileyerek halklara iade etmelidirler.
1 Mayıs vesilesiyle tekrar hesap soruyor, sadece hesap sormakla kalmayıp adil ve özgür bir geleceğin imkânlarını kolluyoruz.
Dayanışmanın diri tutacağı bir imanla bütün insanın ve cümle mahlûkâtın haysiyetine sahip çıkmak boynumuzun borcudur!
Bu bilinç ve kararlılıkla emekten, hak ve hakikatten yana duran yürekleri selamlıyor, 1 Mayıs heyecanını tebrik ediyoruz.
TASFİYE DERGİSİ
TOKAD
ÖZGÜR YAZARLAR BİRLİĞİ
EĞİTİM İLKE-SEN
SAĞLIK İLKE-SEN