İslami İradenin Oluşumu: Tehditler ve İmkânlar

namaz

“Allah Resulü ve bir avuç arkadaşının Mekke yolculuklarının başlangıcında ortaya koydukları perspektif bugün için her zamankinden daha anlamlı bir örnek olmak durumundadır. İslamcılığın iktidar, devlet iddialarının kınanarak aşağılandığı bir vasata mahkûm değiliz.”

 

İslami İradenin Oluşumu: Tehditler ve İmkânlar

İslamcı siyaset 28 Şubat terbiyesinden sonra toparlanamadı. Her geçen gün daha bir savrulup daha da kötü bir seviyeye düştü.

Ülkedeki İslami yenileşme ve siyasal bilincin oluşum süreci aslında çok mühim aşamalar kat eden bir yolculuğa sahipti ancak 12 Eylülün bir devamı olarak gerçekleşen 28 Şubat darbesi İslamcı siyasetinin kendini şekillendirme iradesine operasyon yaptı.

28 Şubatın küresel karakterinin İslami siyasetin inşasına indirdiği darbe son derece ciddi bir boyuta sahipti. Bu ciddi darbenin açtığı yaraların büyüklüğü zamanla görülmeye başlandı.

28 Şubattan sonra tevhidi karakterinde büyük tahribat yaşayan İslamcılık özellikle liberal savrulmaya teslim oldu. 28 Şubattan sonra gelen AKP iktidarı İslamcıların önemli bir kısmında serap tesiri yaratarak akıllarını yitirmelerine neden olan son yıkıcı/saptırıcı darbe oldu.

Zulme karşı koyuşu çok az bir kesim dışında liberal dile sığınmak olarak anlayan İslami çevrelerin yılların birikimini bir çırpıda tüketmesi son derece trajiktir. Bugün o savrulmanın yarattığı travmanın içinde kıvranıyoruz.

Tevhidin adalet perspektifini yitirdikçe kapitalizme kul, emperyalizme köle oluşu fark edemeyen, ahlaki çürüme ve ekolojik ifsada engel olamayan bir Müslümanlığı vâr etme bahtsızlığı yaşayan çizgi dışında kalmayı başaran bazı çevrelerin çabaları her şeye rağmen bir umut olarak belirmişti.

Bugün, bahsettiğimiz o ifsad sürecinin dışında kalabilmiş muhalif çizgiler çok daha başka imtihan ve fitnelerle karşı karşıyadır. Bütün yozlaşma ve çürüme fotoğraflarından ziyade geleceğimizi en çok etkileyecek olan şey hak ve adalet iddiasının tevhidi seyri takip edip edemeyeceği olacaktır.

Mevcut hâle muhalif İslami öbeklerde kapitalizmin yarattığı tahribata karşı verilen sosyal adalet mücadelesinin sosyal demokrasiye, siyasal baskılara karşı koyma mücadelesinin liberal söylemlere sapma riski gözle görülür bir ihtimal olarak boy vermeye başlamıştır. Bu riski doğuran temel neden Hz. Peygamberin Mekke’deki kurucu paradigmasının ıskalanmasıdır.

Cahili sistemlerin ürettiği çelişkileri bütünü; toplamdaki mücadeleyi ve aksi istikametlerinden hakikati gösteren birer işaret olarak kabul etmek yerine o çelişkilerin yine onu doğuran sistemin içinde ortadan kaldırılmasını savunan eğilimlerin güçlenmesi yaşadığımız travmadan kurtulma ihtimalini çok daha köklü olarak iptal etmektedir.

Tevhid inancının bütüncül red ve inşa perspektifinin yaralar alması esaslı bir kurucu söylemi üretmemizi engelledi. Bu hal devam ediyor. Yozlaşmanın sadece aktüel politik ya da ekonomik alanlardan neş’et etmediği, bütün bunların yine diğer parçalarla bir araya getirilerek anlaşılması gereği temel yükümlülük iken birçok sebepten dolayı bunun görülemediği bir tabloya mahkûmiyet derinleşti.

Özgüvensiz söylemin yarattığı tahribatın çok daha büyük sonuçlarını -eğer önüne geçemez isek- yakın gelecekte çok daha çarpıcı bir şekilde göreceğiz ki bunun yol açacağı asıl tahribat umudun yıkılışı olacaktır. Saldırılarla gerileyen cephe eğer iradesini teslim etmemişse bir gün toparlanabilir ancak iradesine sahip çıkamazsa bu asla mümkün olmaz.

Allah Resulü ve bir avuç arkadaşının Mekke yolculuklarının başlangıcında ortaya koydukları perspektif bugün için her zamankinden daha anlamlı bir örnek olmak durumundadır. İslamcılığın iktidar, devlet iddialarının kınanarak aşağılandığı bir vasata mahkûm değiliz. Yoz iktidar süreçlerinin zehirlediği Müslümanların ileri sürülerek günahların altına imza atması istenen devrimci İslamcı irade Allah Resulü ve bir avuç arkadaşının iradesini model almada ısrar etmelidir.

Siyasal talepleriyle liberal, sosyal adalet talepleriyle sosyal demokrat çizgilere evrilme eğilimi riskini kuvvetli biçimde taşıyan iradeler, tevhidi sadece dildeki bir söyleme indirgeme potansiyelleriyle oldukça problemli bir yerde durmaktadırlar.

Bütün bunların yanında kendini bir türlü siyasallaştırmayan, bu husustaki çekingenliğini neredeyse sıkı imanî ilkeler olarak sunan kapalı tevhidi oluşumların suskunluğu başka bir zaaf hattı olarak başka bir yanda durmaktadır. İlkesel rafine duruşlar açık siyasetle kendini ifade etmedikçe imkânları ziyan etme ihtimalini koruyacaktır. Yukarıdaki risk ve endişeleri bertaraf edecek irade belki de açık siyasal bir formasyona kavuşacak bu tevhidi halkalar eliyle inşa edilecektir.

 

 

 

 

Etiket(ler): , , , , , , , .Yer işareti koy Kalıcı Bağlantı.

İslami İradenin Oluşumu: Tehditler ve İmkânlar için 2 cevap

  1. Göksu Ozcan diyorki:

    O gorulmemeye mahkum edilen tabloya isik tutmussunuz, evet… ufa(u)ktan gorulmeye baslandi Allah’in izniyle.

  2. Çetin Yıldırım diyorki:

    Ne Liberalizme savrulmak, ne sosyal demokrasi patikasında yürümek, ideolojisi; ‘iyiliği emretmeyi ve kötülüğü önlemeyi’ amaç edinen bir yapı oluşturmak bu yapıyla birlikte toplumsallaşarak ‘Ümmet’ olmak. Problem ‘iyiliğin ve kötülüğün’ kimin tarafından belirleneceği. Allah diyenler bu safa katılsın….

Çetin Yıldırım için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et