Hayat Güzeldir de…

Mustafa Kutlu son birkaç senedir Ramazan’a bir uzun hikâye kitabı ile giriyordu. Bu sene kitap daha erken gelse de benim okumam yine Ramazan’ı buldu. Diğer bir değişiklik ise kitabın tek bir uzun hikâye yerine kısa kısa hikâyelerden oluşması. Her ne kadar bu 21 hikâye birbirinden bağımsız olsalar da belirli öğeler, kavramlar ya da temalar hemen hepsinde karşımıza çıkıyor. Yoksul insanların hayatlarından mutluluk sahnelerini beyaz perdeye yansıtıyor gibi. Bu yönüyle sanırım Sır Kapısı dizilerini çağrıştırıyor, kitabın ikinci hikâyesi Nöbetçi Aşık da  Ölümsüz Kahramanlar’a bölüm senaryosu olabilirmiş.

Her hikâye aslında insana son hikâyenin başlığını dedirtmek için yazılmış: “Allah bes.” Şükredin, sabredin, Allah’tan ümidi hiç kesmeyin diyor bir bakıma, insanlar sadece vesile… Tabiatın güzelliğini her hikâyede hatırlatıyor, beton şehirlerde toprakla, çiçek böcekle irtibatını koparmış insanlara hayatın güzelliklerini kaybetmeme çağrısı yapıyor. Bazı yerlerde ise bunu köye dönüş çağrısı gibi algılayabiliyorsunuz. Mustafa Kutlu’nun hikâyeciliğini göz önüne alınca aslında bunu yerli bir öze dönüş çağrısı olarak kabul ediyorum.

Mustafa Kutlu yoksulların arasında dolaştığı Hayat Güzeldir’de insana umut veren sahneler anlatırken, şehir yoksulluğunu hayatın tabiatıymış gibi sunuyor. Haline şükreden yoksullar, birçok defa yardımsever zenginlerle karşılaşıyor. Olmadı Hızır yetişiyor. Dünya da iyilikseverler var olduğu için böyle dönmeye devam ediyor. Herşey iyi hoş. Böylece aşılan umut, verilen “sabredin, şükredin, Allah mükâfatını gönderir” mesajı bir bakıma mevcut düzenin yeniden ve yeniden üretilmesi noktasında işlevsel bir boyut kazanabiliyor.

Hayat Güzeldir’deki hikâyelerde, çoğunluğun yoksulluğu ve azınlığın zenginliği arasındaki uçurumu Kutlu’nun iyiliğin güzelliğiyle kapatmaya çalıştığını görüyorum. Bu noktada sabır ve şükür aslında zorluklara göğüs germekten ziyade galiba bir boyun eğişe ya da teslimiyete dönüşebiliyor. Her ne kadar Mustafa Kutlu bu teslimiyeti dinle ya da Allah ile irtibatlandırmaya çalışsa da, sonuçta bu anlayış mevcut düzene teslimiyeti de beraberinde getirebiliyor. Bu insanlar neden yoksullaşmaktadır, ekmeğe ya da bir eve muhtaç hale gelmiştir, o zenginlik nasıl birikebilmiştir; bu çelişkiler Kutlu’nun hikaye evreninde kaybolup gidiyor. Ya da çelişki yok aslında, hayat başka bir gözle bakınca güzeldir demek istiyor da olabilir Kutlu ama güzel demekle güzelleşmiyor ki bu düzen… Keşke insanların kanaat etmesiyle başka bir ekonomik düzen oluşsa, lakin kapitalizm bu, nihai tahlilde heva ve hevesini Rab edinmişlerin piyasası…

 

 

Etiket(ler): , .Yer işareti koy Kalıcı Bağlantı.

Hayat Güzeldir de… için 4 cevap

  1. Ahmet Örs diyorki:

    “kanaat ekonomisi”ni önermişti huzursuz bacak’taki kahramanı üzerinden, bu kanaatkârlık sorgulama ve kapitalist tahakkümü geriletmeye dönük bir süreci tetiklemeyecekse, kötü…

  2. said ramazan diyorki:

    Kanaat Ekonomisini bu kadar küçümsemek doğru mu Ahmet Bey kardeşim? Kim demiş tetiklemiyor diye? Öyle olsa bile bunun sorumlusu o mu? Heva ve heves önünde bir set değil midir kanaatkârlık. İlimde yukarıya malda aşağıya bakmayı öğütleyen kültürel gelenek açısından da bence önemli bu. Zenginler yapmaz biz niye yapalım derseniz onu ayrıca mütaala etmek ve sorunsallaştırmak gerek sanırım… Heslere karşı çıkan bir bilinç bunu önermiyor sanırım.
    Kanaat ekonomisi önemsenmeli bence… O yüzden diyorum ya bugün sol üzerinden birşeyler söylemeye çalışanlarda bile hırs görmek beni çok tedirgin ediyor.Ama çoğu yaklaşımını benimsemediğim Kutlu’nun en son eleştirilebilecek yanıdır kanaat ekonomisi. Onu bu noktada eleştirmek yanlış. Üstelik Yoksulluk Yazıları var onu unutmayalım. Yazılarında bunu sıkça işler. İçimizdeki Yoksulluk kitabına din telakkimizden dolayı rezerv koyabiliriz o başka.

  3. Ahmet Örs diyorki:

    evet, ben de kesinlikle “kanaat ekonomisi” kavramını çok sevdim. kitabı okuduğumda bunu beytullah’la paylaşmıştık, o da bunu sevmişti. ayrıca kavram olarak da bizim literatüre aitliği açıkçası muhabbetimizi artırmıştı. “kanaat ekonomisi” kavramını öğrencilerimle de paylaşırım derslerde…

    benim eleştirim yukarıda beytullah’ın kaleme aldığı metinle ilgili. yani yoksulluğu duygusal temelde ele alıp sabırla geçiştirmeye dönük anlayışa…

    zaten eleştirel ifadem aslında “kanaat ekonomisi”ne verdiğim değeri gösteriyor.harcanıp gitmesine gönlüm el vermiyor…

  4. said ramazan diyorki:

    Eyvallah. hakkını helal et. Eleştiri kılıcı biraz keskin oldu galiba..Kusura bakma….

Ahmet Örs için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et